METROPOLİS’İN KUTSAL DAĞI GALESİON’A ÇIKTIK (25 Aralık 2016)

Petkim Trek’in bugünkü programı, Antik Metropolis’in Kutsal Dağı olarak nitelenen Galesion Dağı’na çıkmak. Bugünlerdeki adı Alaman Dağı olan Galesion’a tırmanmaya, Selçuk Belevi tarafındaki Keçi Kalesi’e çıkan patikadan başladık. Keçi Kalesi’nde kısa bir soluklanmadan sonra, kaleden  alt zirveleri gözüken Galesion’a gitmek üzere kuzeye doğru yükselerek zirveye ulaştık. Sonrasında inişe geçerek dağın devamında Ahmetli Köyü’ne yürüyerek trans etkinliğimizi bitirdik.

IMG_5369Zafer Gürhan rehberliğindeki Petkim Trek’li 12 arkadaş bu yılın son etkinliğini yapmak üzere Saat:7:56’da İzban Gaziemir istasyonunda buluştuk. Aracımızla Selçuk Belevi mevkiindeki Keçi Kalesinin bulunduğu tepeliğin eteğinden, 9:30’da tırmanmaya başladık. Gökyüzü açık ve güneş parlak, hava serin; şartlar yürüyüş için çok uygun. Hızla yükselen patika taşlarla özenle yapılmış. Kaleye doğru yükseldikçe manzara genişliyor. Otoyollardan gelen araç seslerini uzun süre duyduk. Bu şekilde hep birlikte uyumlu bir enerji ile kaleye kadar çıktık.

Keçi Kalesi’ni 23 sene önce (23 Şubat 1992) ilk defa geldiğim zamana göre fazla değişmemiş gibi hatırladım. Ancak Zafer Galesion tarafına bakan duvarın yıkılmış olduğunu söyledi. Kalenin orta kısmında bir hatıra fotoğrafı çektikten sonra yürüyüşe devam ettik.

Güneşi ve Keçi Kalesi’ni arkamıza alarak yürüdükçe tatlı bir eğimle yükseldik. Bu bölgede fazla büyük ağaç yok, zemin genelde taşlık. Sağ tarafımızda Selçuk Torbalı arasındaki ovalar yükseldikçe daha uzaklara kadar görülüyor. Çevredeki dağların zirveleri sisler arkasında hayal mayal seçiliyor.

dsc07999Yürüyüşün başından beri 3.5 saat geçtiği için Galesion zirvesine varmadan uygun bir yerde öğle molası verdik. Zira zirvede rüzgar iyice şiddetlenecek. Nitekim moladan sonra çabucak zirveye ulaşmamıza karşın rüzgar nedeniyle fazla oyalanmadık. Bir kaç fotoğraf çektikten sonra dağın kuzey yüzünden inişe geçtik.

Dağın bu tarafı oldukça soğuk, yerler zirve civarında kırağı tutmuş. Ormanlık alana girdiğimizde ortam ısındı ama bu defa patikalar olmadığından ağaçların arasından dallardan ilerlemek iyice zorlaştı. Balkanlardan boşluklar bularak aşağılara inmekte epeyce zorlandık. Sonunda dere yatağına ulaştığımızda biraz daha hızlı yolalıp yeşil alanın dışına çıkabildik.

Açık alanda dal çalı olmadan keyifle ilerlerken birden varacağımız Ahmetli Köyü’nün çok uzakta olduğunu farkettik. Neredeyese 10 km’den fazla yolumuz olduğuna tereddüt etmeden yemin edebilirdik! Saat 16:05’di ve güneş bulutların arkasında kaybolmaya başlamıştı. Karanlığa kalmamak için tabanları kaldırdık ve tam 17:15’de köye yakın kavşakta aracımıza ulaşabildik.

Aracımızın yanında konuştuğumuz genç bir Ahmetli köylü, köyün ağırlıklı olarak Türkmen vatandaşlardan olduğunu söylemişti. Köy merkezindeki dağınıklık ve büyük levhalarla afişleri asılı köyü güzelleştirme derneği duyuruları çok acıklı bir çelişkiydi. Atatürk büstü ve çevre düzenlemesi de ayni pespayelikte araçların arasında yer almakta. Diyebilirim ki gördüğüm en çirkin Ege köy yerleşkelerinden biriydi!

Bu etkinlikte çektiğim fotoğraflardan hazırladığın albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir