Murat (6-8 Eylül 2002)

Murat Dağı – Çamsu Trans
6.7.8/09/2002
İzmir’e yakın sayılabilecek uzaklıkta olan Murat Dağı’na etkinlik programını Faruk Demirbaş yaptı. Hem de hakkıyla!! Nasıl mı? Dağa Batı kısmındaki Murat Dağı Kaplıcaları’ndan başlanacak. Üç günlük etkinlik sonunda Murat Dağı Trans gerçekleştirip dağın Doğu veya Güney kısmına geçilecek. Bu amaçla Uşakta bulunan yakınlarının yardımlarını aldık. Otomobilleri varış noktasına getirecekler. Transın sonunda da enfes bir mangal partisi yapacağız. Daha ne olsun?
Cuma sabahı 5’de Aliağa Şok marketin önünde buluştuk Faruk, Mehmet Tural, Yusuf ve Zafer’le. Faruk ve Mehmet Faruk’la; Ben Zafer ve Yusuf da Yusuf’un Jetta’sıyla. Yusuf epeyce sızlandı “Sıra Bende Değil” diye ama neticede Zafer’le böyle anlaşmışlar. Saat 6:00 gibi Bornova’dan benim çadırı aldık ve yola devam ettik. Kula’nın hemen çıkışındaki ZTR Tesisleri’nde Yusuf mola verdi. Faruklar devam ettiler. Onları Gediz kavşağında beklerken bulduk. Faruk’un yakınları iki kişi gelmişler. Genç Faruk’un arabasına, bizim yaşlarımızdaki Salim Bey de bizim arabaya bindiler. Devam ederek Abide kavşağından Gediz’e geldik. Burası Yeni Gediz imiş. Salim Bey yöre ile ilgili bilgiler veriyor. Doğruca Orman İşletme Müdürlüğüne gittik. Müdür Yardımcısı Fikret Bey bize bilgi verdi. Çay ve Kekik Çayı ikram etti. İsimlerimizi kendisine bıraktık ve tekrar yola koyulup Muratdağı bölgesine yöneldik. Yol epeyce uzun sürdü. Zemin de çok iyi değil ama asfalt. Çevre yeşillik ve meyva bahçeleri var. Zaten uzaklar alabildiğine orman. Daha sonra da gördük ki bu bölge çok ormanlıkmış. Yani bizim bildiğimizden çok. Yükselerek Muratdağı bölgesine ulaştık. Muratdağı Belediye Kaplıca Tesisleri’ne yakın bir açıklıkta park ettik. Burada rakımı 1450 mt yazıyor. Çevrede tipik yayla evleri var. Bakkal lokanta gibi tesisler var. Pek fazla insan yok. Yanımıza gelen bir kaç kişi de hem meraklı gözlerle bizi süzüyorlar, hem de yardımcı olmak için habire bilgi veriyorlar. Kimisi sağdan gidin, kimisi soldan gidin, dik çıkın gibi akıl veriyorlar. Burada Faruk’un yakınları ile vedalaşıp çantaları sırtladığımızda saat 11:30 olmuştu.
Taşlı yoldan kıvrılarak yukarı çıktık. Yükseldikçe manzara güzelleşiyor. Aşağıda ormanlık Gediz Vadisi yemyeşil bir halı gibi. Belediye evlerine geçtikten sonra Muratdağı bölgesinin piknik alanı mevkiinde Petkim’den Elektrik Teknisyeni Turan ile karşılaştık. Ailesi ve de yakınlarıyla burada iki araba insan kuzu çevireceklermiş. Bizi de davet ettiler ama 3 saat sonra biz nerede olacağız şu an belli değil. Burada MTA ekibi bir araştırma çalışması yürütüyordu.
Biz yükselmeye devam ettik. Çantam çok ağır geliyor. Bu kez tartmadım ama sanırım 30 kg civarında. Toprak orman yollarından yükseliyoruz. Bir süre sonra bir çeşme bulduk. Çevre kampı için çok uygun. Ama devam etmek gerek. Zira daha sadece 1 saat yürüdük. Bir başka çeşmede öğle molası verip tekrar yola çıktık. Bir başka çeşme başı çok güzel bir açıktı. Burada kamp yapmaya karar verdik.
Kamp yerinin yakınından Karacahisar Muratdağı yolu geçiyor. Yükseklik 1800 mt civarında. Yollar yukarılara devam ediyor. Biz çantaları bırakıp daha yukarılarda çeşme var mı diye inceleme yapmaya karar verdik. Dimdik yükselip ormanın bittiği yere kadar ulaştık. Tepenin öbür tarafında Murat Dağının sıra sıra zirveleri gözüktü. İlk anda hangisi en yüksek anlaşılamıyor. Ama tepesi bulutlu olan ve epeyce de uzakta gibi gözüken zirve olmalı diye düşündük. Tekrar kamp yerine dönüp çadırlarımızı kurduk. Hava parçalı bulutlu ama güneş insanın içini ısıtıyor. Bugün yağmur yağmayacak gibi. Çadırların içinde ve dışında uzandık, iyice dinlendik. Böylece ilk gün fazla yorulmadığımız gibi ertesi günün zorlu tırmanışları için enerji depoladık. Bu benim hep söyledigim bir uygulama oldu: biBirkaç günlük etkinliklerde ilk gün yol yorgunluğunu atmak için fazla yüklenmemeli ve vücudu sonraki günlerin uğraşımına hazırlamak gerekir. Gece kamp ateşi etrafında 22’ye kadar sohbet ettik. Kamp ateşini güneş battıktan sonra yaktık. Zira ateş yakmak yasak olduğu gibi halen ormana girme yasağı devam ediyor. Her ne kadar biz orman işletmelerini bilgilendirdiysek de yazılı bir izin belgemiz yok. Gece sohbetimizin baş aktörleri Cengiz, Temel, Ali, Cemil oldular. Biraz Petkim, biraz politika, çok az yıldızlar, daldan tepeden lafladık. Hem vakit geçti hem de ısındık; zira bu yükseklikte hava biraz soğuk. Gece biraz üşüdüm, kazak giymek zorunda kaldım. Yün başlığımı da bulamadım. Bu etkinlikte Faruk her zamanki gibi süper hazırlanmış. Özellikle yiyecek düzeni çok zengindi. Mehmet de ondan aşağı değildi. Hatta gece Yusuf ve Zafer’e birer bardak rakı bile ikram etti. Çukulata, ballı badem, kalorili çerez de diğer ikramlardandı. Faruk da ev yapımı erişte dahil her şey getirmiş. Bense peynir ekmek, zeytin, hazır çorba ve ton ile oldukça mütevazi bir beslenme yaptım. Yusuf ve Zafer de öyle. Trans etkinliğinde yükümüzü sınırlamaya öncelik verdik. Nitekim Faruk çantasına sığdıramadı getirdiklerini ve çantasında çok fazla takıntıları vardı.
Sabah erkenden kalktık. Bugün zorlu bir gün olacak diye düşünüyorduk ama zorlu değil, çok zorlu bir gün oldu! 8:30 gibi çantaları sırtladık. Yol önce sağa sonra yukarılara devam etti. Ormanlık bitince ilk molayı verdik. Güneş etkili ama hava bulutlu. Böyle olunca da çok terlememiş olduk. Sırttan sırttan ilerliyoruz ve tatlı tatlı yükseliyoruz. Önümüzde sıra sıra tepeler. Sol tarafta yemyeşil Gediz Vadisi. Zafer “Burası meşhur Gediz Fayı” diyor. Köyler yeşillikler içinde derli toplu yer alıyorlar. Bu düzen bize bu köylerin depremden sonra yapıldığını düşündürtüyor. Hemen sol aşağımızda geniş bir yayla var. Adeta bir balkon gibi duruyor. Sınırlarında orman başlıyor. Yayla düzlüğünde hiç ağaç yok!
İlk zirveye saat 11:30 gibi varıyoruz. Taşlarla üç hilal yapmışlar. Yükseklik benim saatimle 2230 mt. Fotoğraf çekinip öbür zirvelere yöneliyoruz. Bir saat sonra 12:30 gibi vardığımız zirve benim saatimle 2285 mt. Biraz düzeltme yaparsak 2300 metreyi geçiyor. Zira ilk noktada (ilk gün) saatim 1400 mt gösteriyordu. Burası en yüksek zirveye olmalı. Tam tepede bir çukur var. İçinde Zafer’le biraz oturduk. Sonra yukarı çıkıp bir şeyler atıştırdık ve fotoğraf çekildik. Şimdi diğer yükseltileri geçip Batı-Güney istikametinde bir yay çizip orman içinde kamp yapacağız. Gediz’in doğduğunu tahmin ettiğimiz bir bölgenin arkasındaki tepenin sağın dan ilerleyip orman manzaralı bir noktada öğle yemeği molası verdik. Güneşe rağmen hafif esinti vardı. İyice giyindik ama mola kısa sürdü. Zira ormanda yolumuz uzun. Bu ara nereye ineceğimiz, hangi istikamette hangi köyü bulacağımız konusunda pek fazla fikrimiz yok. Karacahisar iyice Batıda kaldı. Muhtemelen Gürlek veya Çamsuyu köylerine yöneleceğiz. Ama ilk amacımız bir çeşme bulup kamp yapmak. Bu ara hemen yazayım, beraberliğimde getirdiğim küçük harita fotokopisi çok işe yaradı. Maşallah bizim rehberlerin elinde harita yok!
Orman içinde ovaya yönelen yollardan aşağı iniyoruz. Ama ne yazıkki hiç su yok. Yusuf sürekli tekrarlıyor: “Onu bunu bilmem, dağların güneyinde su yoktur”. Saat iyice ilerliyor, yorgunluk ve çantaların omuz başlarımıza yaptığı baskı çok bıktırıcı. Ama bir çeşme göremiyoruz. Üstelik etraf da iyice kuru. Orman bitmek bilmiyor. Yollar habire kıvrıla kıvrıla devam ediyor ama çeşme yok! Etkinliğin bir kısmı gerçekten çok bıktırıcı oldu. Zira yol hem uzun hem de çok yavaş yükselti kaybediyoruz saatlerce etkinliğin bir kısmını gerçekten çok zira yol hem uzun hem de çok yavaş yükseldi kaybediyoruz. Saatlerce indik hala 1700 mt civarındayız. Güneş de iyice parlak. Zaten bu bölge çok sıcak. Bir ara Faruk’la önden hızlanıp bir su buluruz ümidiyle epeyce yürüdük ama ne çare! Sonunda uzun bir yolun başında Faruk çantayı yere attı. Zafer geldi kalayı patlattı! Saat 17:10. Zafer “Saat 18’de çadırımı kurarım; isterse su olsun, ister olmasın” dedi. Biz de ondan farklı düşünmüyoruz. Tekrar devam ettik. İyice ümitsiz. Yol kıvrılıyor, uzun uzun ilerliyor, orman ve yükseklik bitmek bilmiyor ama su yok. Dere yatağı bile kupkuru! Sonunda 17:30 gibi Yusuf müjdeyi veriyor: İlerde çeşme var. Hem de iki tane. Birden neşemiz yerine geliyor. Hemen çadırları kuruyoruz. Kimi yıkanıyor, kimi siliniyor; kampı kurduk nihayet!
Bu akşam ateş yakmadık, hem yerler kuru hem de yorgunuz. Faruk istedi ama diğerleri, hepimiz nazlandık. Zira yorgunuz. Biz hızlı bir beslenme yaptık ama Faruk’la Mehmet mükellef bir sofra kurdular; Yusuf da onlara katıldı. Ben çadırda uzanıp onları dinledim. Her tarafım, özellikle ayaklarım çok sızlıyor, zira tabanlarım su toplamış! Zafer mi? O saat 20’den önce kayboldu! Mehmet ve Faruk sofranın çevresine dört tane kalın mum yaktılar ve sofrayı aydınlattılar! Evet, mumla! Hava o kadar durgun ki mumlar sönmüyor! Gökyüzü pırıl pırıl. Tam karşıda Büyük Cezve ve Kutup Yıldızı. Ve de diğerleri. Zaman zaman yıldız kaymaları!
Gene 22 gibi uyuduk. Çok sakin bir geceydi. Adeta yaprak kıpırdamadı. Sabahleyin hiç acele etmeden kalktık. Her zamanki gibi herkesin uyandığına emin olduktan sonra makinemle traş oldum!
Oldukça dinlenmiş olarak kalktık. Ayaklar biraz problemli ama biliyoruz ki bugün yolumuz uzun değil. Dün gece Zafer telefon etmek için biraz yukarı çıkınca bir köy görmüş yakında. Takriben 5 km kadar uzakta. Telefonda Gürlek yazıyormuş. Bunun üzerine Faruk’un yakınlarına yarın Gürlek’e gelmeleri için telefon edildi.
İnanılmaz ama 9:45’te yola çıktık. Zira Faruk ve Mehmet gene muhteşem bir kahvaltı yaptılar. Bu ikili çok iyi anlaşıyor! Yürüyüşün hemen başında bir tarlada bir ihtiyar köylüye rastladık. Yürüdüğümüz yol Çece’ye gidiyormuş. Çece Çamsu’nun eski ismi. Böylece varış yeri belirlenmiş oldu. Faruk yakınlarına bildirdi ve artık sık sık çeşmeler görerek tarla ve bahçelerin yanından geçip Çamsu’ya vardık. Çamsu uzaktan pek güzel gözüktü. Ama içeride yollar pis. Evler düzensiz. Bir tanesi çok güzeldi. Bahçenin çevresi çiçekler içinde ve ev beyaz badanalı. Diğer evler genelde saman kireci kaplamalı ve ahşap yapılar. Ama bir nokta çok ilginç; pek çok köylü Fötr Şapkalı! Faruk Uşak köylerinde fötr girmenin çok yaygın olduğunu söyledi.
Meydanda otomobillere ulaştık. Faruk’un Misubishi toprak içinde. Jetta daha temiz. Zira yollarda epeyce toz var. Hemen Faruk’un yakınlarıyla tokalaştık. Köylülerle selamlaştık. Ama burada hiç oyalanmadık. Dönüş yolunda Yusuf bu köyde bir çay molası vermediğimize çok hayıflandığını söyledi!
Çamsu’dan Gürlek Kavşağı, Yeşilyurt, Banaz ve Uşak yolunda 4 km içerde Karlık köyüne ulaştık. Burası aynı zamanda Uşak’ın piknik bölgesi; giriş paralı. Gideceğimiz yer Karlık köyünün hemen dışında. Piknik Alanının yanında bir bahçe. İçeride tek katlı bir evcik. Bizi Faruk’un eniştesi Himmet B. karşıladı. Babası Hacı Bey kendisinden pek yaşlı durmuyor. Adeta kardeş gibiler. Gene aileden Sami Bey ve çocukları çok sıcak karşıladılar. Hemen evin terasına geçtik. Topallayarak yürüyoruz. En çok Faruk ve ben topallıyoruz. Tabanlarımız şişmiş! Ayaklarımızı yıkayıp terasa oturuyoruz. Ok be dünya varmış! Burası çok güzel: bir Yanımız bahçe; içinde her türlü sebze var. Ceviz, elma, üzüm, kavun karpuz ve çiçekler pek güzel. Önce bize bir çerçeve petekli bal ikram ettiler, nefisti. Sonra önceden soslanmış etler şişlere dizildi. Daha doğrusu et işini tamam ben Himmet Bey üstlendi. Dizdi, pişirdi, servis yaptı. Diğer erkekler de koşturuyorlar. Hepsi çok candan ve sıcak insanlar. Bu Anadolu misafirperverliği insanın tüylerini diken diken eder: işte yaşamanın sıcaklığı!
Bayanlar bir başka evde yufka ve bazlama yaptılar. Sonra onları getirip bize ikram ettiler. Yufka içine şişleri dizip midemize indirdik iştahla. Şişler 2 Petkim Porsiyonu büyüklüğünde. Hepimiz abartılı doyduk. Özellikle Yusuf için otomobil kullanacağı için biraz endişelendim. Zira akşama doğru hava iyice sıcakladı.
Çayları içtik, sohbetleri bitirdik. Özellikle Hacı baba çok renkli bir kişi; bahçeyi de tek başına halletmiş!
Herkesle teker teker vedalaştık. Hanımlara bazlama yapmışlar. Elma ve üzüm verdiler. Birlikte fotoğraf çekinip vedalaştık. Dönüş yolunda STR’de arabaları yıkattık, vedalaşıp yola koyulduk. Yol boyu hep lafladık. Yusuf Manisa Menemen üzerinden Aliağa’ya getirdi. Saat 20 civarı evdeydik!
Bu etkinlikte çektiğim fotoğraflardan hazırladığın albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir