Bir Sinema Sevdalısı (13 Mayıs 2009)

Sinema sevdalısı başlığının kuşkusuz bu sanatı “icra edenler” veya bunun hayalini kuranlar için söylenegelmiş bir ifade olduğunu biliyorum ama, sinema sevgimden dolayı, sinemanın seyircilerinin de bunu sahiplenebileceklerini söyleyebilirim. Zira biz sinema seyircileri ve TV’deki izleyicileri olmasak bu sanatı kim takip edecek!

7.Sanat olarak tanımlanan Sinema en çok sevdiğim sanat olmuştur. Hatta gençliğimde hep film yönetmeni olma istediğimi ifade etmişimdir. Hani sorarlar ya hangi mesleği yapmak isterdiniz diye, haddim olmayarak hep “Sinema Yönetmeni” derdim. Sinema bir dünya kuruyor, hem de yönetmen nasıl isterse öyle bir dünya; bundan güzel ayrıcalık olur mu?  Oysa yaşadığımız gerçek dünyanın çok azını biz kurgulayabiliyoruz.

Tekrar başa dönersem biz sinema sevdalı seyirciler bu sanatı yaşatmaya devam ediyoruz. Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki bu sanatın iyi ürünlerini olabildiğince izlemek istiyorum. Bu masum istek aslında o kadar kolay gerçekleştirilemiyor. Bunun birinci nedeni “Hollywood” sinemasının büyük baskısıdır. Hemen bütün dünyada ve kuşkusuz bizim sinemalarımızda bir sürü “işe yaramaz ” film var. Bir şekilde ünlendirilmiş yıldızların “sabun köpüğü”  denilen “kullan at” tarzındaki filmleri, ancak işi gücü olmayanların zamanlarını doldurmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Sinema sanatının seçkin örnekleri ise  “Sinematek” gibi özel  sinema derneklerinin veya film festivallerinin katkılarıyla takip edilebilmektedir.

Sinema sanatının güzel ürünlerini izleyebilmenin bir yolu da TV yayınlarıdır. Özellikle, eski ve düzeyli örnekleri tekrar görmek çok hoş bir duygu. Ancak TV’de her gün yayınlanan onlarca filmden hangilerinin izlenebilir olduğunu bilmek kolay olmamaktadır. Eğer bu konuda kendi dağarcığımızda yeterince bilgi varsa mesele yok; ama ortalama bir izleyici bu kadar geniş bir yelpazede her şeyi bilemez. Günlük gazetelerde malesef filmler hakkında yeterli bilgi bulunamıyor. TV’lerdeki sinema programlarını da yakalayıp yeterli bilgi edinmek kolay değil. Bu konuda geriye kalan yardımcı “her derde deva” internet olmaktadır. Bilindiği gibi internette her konuda gereğinden fazla bilgi bulunabiliyor. Bu nedenle internette de elinizde güzel bir adres yoksa çok dolanır, çok zaman kaybedersiniz.

İşte tam burada bu yazıyı hazırlamaktaki amacımı yazmaya geldi sıra! Sizlere, uzun süredir kullandığım ve çok memnun kaldığım bir web sayfanın adresini vereceğim. Bana bu adresi veren oğlum Can, bu sitenin Dünyanın en büyük film arşivine  sahip olduğunu söylemişti. Adresi : http://www.imdb.com/

Açılımı “The Internet Movie Database”  olan IMDb bana çok yardımcı oldu. Bu sayfadaki arama  kutusuna, hakkında bilgi almak istediğiniz filmin ismini yazıyorsunuz ve arattırıyorsunuz. Film hakkında her türlü bilgiye ulaşabiliyorsunuz. En önemlisi de, o film için IMDb izleyicilerinden gelen  puanların ortalaması hemen sayfanın başında sarı yıdızlarla bildiriliyor. Buradaki en yüksek puan 10 olmakla birlikte henüz ortalama puanın 9’un üstünde bir film yakalayamadım. Genellikle, 7-8 arasındaki filmler izlenebiliyor. Eğer IMDb puanı 8’i geçiyorsa hiç kaçırmayın derim. 7’nin altında fazla ısrarcı olmayın. Hele 6’ya doğru, hemen evden dışarı kaçın!

Sinema, eşimle ortak tutkularımızdan biri olduğu için günün sonunda, eğer TV izleyeceksek, iyi bir film bulmaya çalışıyorum. Genellikle CNBC-e, TV8, 24, TNT, TRT gibi kanallardaki filmlerin IMDb puanına bakıyorum ve 7’nin üzerinde ortlama puanı olan bir film yakalamaya çalışıyorum. Eğer güzel bir  film seyretmek önemliyse sizler için, bu zahmete değer. Zahmet diyorum, zira filmlerin orjinal isimlerini bilmek gerekiyor. Sitedeki filmleri rejisör ve yıdız isimlerinden arattırarak da bulabilirsiniz.

Bu siteyi bir deneyin ve kendi zevkinizle uyumlu bir puanlama bulabildiğinizi görün. Ben kendi hesabıma bu sitedeki puanlara güveniyorum. Yazımı, geçen gün yaşadığım bir TV’de sinema olayını anlatararak bitireyim. Birkaç gün önce CNBC-e kanalında saat 22’de “Mad City” ismili bir film vardı. Bir süre önce izleyip çok beğendiğim Sin City filmini hatırlattığı için (IMDb puanı 8.4) ve baş rollerde John Travolta ve Dustin Hoffman ile yönetmen koltuğunda da Costa Gavras olunca ben hiç IMDb sayfasına bakmak gereğini duymamıştım. Geçtik TV’nin karşısına, film başladı ama tempo yok, film gitmiyor. Kalktım internette IMDb puanına baktım, 6.1; filme devam etmekte bir mana yoktu, TV’yi kapattık.

TV’de sinema keyfi düşünüyorsanız bu siteyi bir deneyin derim. İyi seyirler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir