HATUNDERE’DEN DUMANLIDAĞ KALE (15 Mart 2009)

NOT: Bu yazı, Blog Sayfamda yazmaya başlamadan önceki yıllarda, her doğa sporları etkinliğimden sonra kendim için hazırladığım notlardır. Bu notlarımı tükenmez kalemle, yani herhangi bir düzeltme yapmadan, bir çırpıda ve ağırlıklı olarak tek bir sayfada bitiriyordum. Neticede bunlar, ileride sadece benim okuyacağım “KENDİME NOTLAR” başlığı altına toplanabilecek, adeta işlenmemiş HAM yazılardır; ancak bu haliyle dahi ismi geçenler için anıları tazeleme tadı verebilmektedir.“

” 15.03.2009 Hatundere – Dumanlıdağ

7 Şubat‘ta Ankara’da dönem arkadaşlarla toplantı oldu. Sonra Aylablaların Amerika dönüşünü bekledik; sonra kar yağdı, sonra Ankara’dan kaçtık(1 Mart), sonra öksürük olduk ve nihayet bugün yürüyebileceğim. Ayşen gelemedi; sabah caydı.

9:00’da Hatundere’de önce Demirhan ve Canan, sonra Temel ve Nuray geldiler. Arap ve Liz de tanıştılar.

Köy içinden dağa doğru yukarı çıkıp sağdan dereyi geçip yolda yürümeyi sürdürdük. Çok güzel bir sabah! Hafif serin. Yer yer güneşli. Derede bol su var. Köpekler habire sudan geçip yanımızdan bize su sıçratıyorlar. Arap çok aktif; liz istemiyor, itiraz ediyor! Habire birlikte itişip duruyorlar. Konuşarak yürüyoruz. Daha çok Temel anlatıyor. Oldukça neşeli. Bir gün önceki depremi anlatıyor Canan; ben de duymadım. Baştan işte pek konuşmuyorum. Arada boğazındaki gıcık keçi gibi öksürüyorum. Yukarılara doğru biraz zorlanmaya başladım. Herhalde ara verdiğimden ve de bu öksürük dalgası neden oluyor çabuk yorulmama. Bahar iyice hissettiriyor. Yer yer kırmızı çiğdemler, yoksa lale miydi onlar?

Bir yere gelince Demirhan sağdan dimdik çıkmayı önerdi. Kabul edildi. Ve Demirhan’ın rehberliğinde yükselmeye başladık. Nuray’a yorulma belirtileri hissedince şöyle ya yavaşlayalım ya da mola verelim dedim ama pek sesi çıkmadı. Daha yukarılarda zirve kubbesini de görerek yükseliyoruz. Sonunda Temel tamam dedi ve durduk. Rüzgâr olmayan bir kuytuda yerleştik. Çevre açık. Manzara enfes. Demirhan ateş yaktı. Güneşte oturduk. Arap kemeri dişleyip koparınca biraz ortalığı karıştırdı. Temel kısaca bağlanınca patırtı bitti. Liz genelde uslu.

13:30’a kadar iyice dinlendik. Aynı yoldan geri döndük. Patlayan bir borudan şişeleri su doldurduk. Dönüş daha kolay olduğu için epeyce lafladık. Ben de epeyce konuştum. R.M.İşman’ı anlattım; epeyce ilgi çekti. Neticede köye indik. Çay içmedik. Temel okuldan 2 bidon su aldı. Sonuç 2,5 saat çıkış, 2 saat iniş = ÖA.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir