BİR GECE, ANSIZIN, KASTAMONU’DAN GEÇTİK (16 Eylül 2009)

Aynen başlıkta yazdığım gibi oldu; 16 Eylül 2009 Çarşamba günü kardeşim Sinan’la aniden Kastamonu’ya gittik. Kastamonu benim ve Sinan’ın doğduğumuz şehir. Kastamonu’nun Taşköprü ilçesi de ebeveynlerimizin “memleketi”. Zaten akrabalarımızın bir kısmı da halen Taşköprü ve köylerinde yaşıyorlar. Ben İzmir’de ve Sinan da Çanakkale’de yaşadığımız için çok sıklıkla gidemiyoruz Kastamonu’ya.

Sinan Çanakkale’den ve ben de İzmir’den gelerek buluştuğumuz Ankara’daki işlerimiz planladığımızdan yarım gün önce bitince dönüş  yolunu uzatarak Kastamonu’ya gitmeye karar verdik. 16 Eylül akşam üzeri şehre ulaşınca hemen fotoğraf  makinemle olabildiğince çok fotoğraf çekmeye başladım. Flaş kullanmadan yaptığım bu çekimler mütevazi makinemle ancak fikir verecek kalitede görüntüler yakaladı. Gece Kastamonu yöresel yemekleri yapan bir tesiste yemek yedik ve yemekten sonra günün son fotoğraflarını da çekip geceyi geçirdiğimiz Kastamonu Öğretmen Evi’nde, ben de emekli öğretmen olan kardeşimin misafiri olarak konakladık.

Ertesi sabah Kastamonu’da tekrar küçük bir sabah turu atıp birkaç fotoğraf daha çektikten sonra Taşköprü’ye yöneldik. Taşköprü’de dost ve akrabalardan görebildiklerimle ancak kısa görüşmeler yapabildik. Daha sonra bir kaç tane Taşköprü fotoğrafı çekip ata yadigarı evimizin bulunduğu köyümüze, Kiseköy’e geçtik. Burada da birinci dereceden akrabalarım, başta küçük amcamız Eyüp ve yengem Zahide  olmak üzere bulabildiklerimizle konuştuk, görüştük ve köyde de kısa bir tur atıp öğleden  sonra herkesle vedalaşıp ayrıldık.

Bu kısa ve yoğun ziyaretlerde çektiğim fotoğraflardan sizler için seçtiklerimi Kastamonu ve Taşköprü başlıkları altında ayrı slayt gösterileri olarak aşağıda sunuyorum. İyi seyirler.

Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.

16-17 Eylül 2009 Kastamonu

17 Eylül 2009 Taşköprü-Kiseköy

BİR GECE, ANSIZIN, KASTAMONU’DAN GEÇTİK (16 Eylül 2009)” hakkında 7 yorum

  1. Çok güzel; belgesel niteliğinde hazırlamışsın. Teşekkürler.

  2. FOTOĞRAFLAR BENİ YENİDEN MEMLEKETE GÖTÜRDÜ. EMEĞİNE VE KALEMİNE SAĞLIK…

  3. Şinasi, sen süpersin; ellerine sağlık. Keşke herkes kendi köklerini böyle belgesel hale getirebilse. Özledim; Ankara’ya gelirsen uğra. Sevgiler.

  4. Sevgili Zafer, övgülerine teşekkür ederim.
    Aslında kendi köklerime inmek gibi bir emelim yoktu; ah keşke yapabilsem. Zira pek kimse kalmadı hayatta oralarda bizden yaşayanlardan. Ancak bu yaklaşımın beni cesaretlendirdi; bir ara daha önce çektiğim fotoğrafları bir vesile ile yayınlamayı düşünüyorum. Selamlar, sevgiler.

  5. ZÜHTÜ KÜÇÜK: Şinasi gerçekten çok güzel resimler bunlar. Bu yerler bize yabancı değil ama insan anasının,babasının doğup büyüdüğü yerleri internet sayfalarında görünce daha bir mutlu oluyor. Bunu da sen bize yaşattın, çok teşekkür ederim. Gelip geçerken biz bu güzellikleri fark edemiyormuşuz. Resimlerde daha bir güzel görünüyor her şey; ellerine sağlık. Selamlar.

  6. Sevgili Zühtü, hernekadar şehirlerde büyüyüp şehirlerde yaşadıysam da, aynen dediğin gibi, insanın anasının babasının doğup büyüdüğü yerleri gezmesi öyle heyecan verici oluyor ki; anlatması çok zor.
    O gün Kise Köy’de 5 dakika dahi olsa “çaya” inip fotoğraf çekmek istedim. Çayın kenarındaki söğütlerin altından bir zamanlar harmanlarında dövenlere bindiğimiz tarlalara baktım. O kadar uzaktaydı ki o anılar, tüylerim diken diken oldu. Zira şimdilerde hiç kimseler yok oralarda. Sadece söğüt yapraklarının rüzgarlardaki hışırtıları ve çayın şırıltısı…Geriye dönüp bizimkilerin fotoğrafı çekip bugüne döndüm. Selamlar, sevgiler…

  7. Sevgili Hocam,
    Tiridine banıp, Banduma’yı da yemişsiniz.
    Afiyet şeker olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir