Can’ın Son Filmi: Son Jedi(The Last Jedi) (17 December 2017)

Baştan yazayım, Son Jedi güzel bir filim. Hatta baya güzel bir filim; öyle ki, neredeyse 3 saate yakın oturduğumuz koltukta hiç sıkılmadık. Aksine zaman su gibi aktı, film bitti ve salondaki diğer 2 çift ayrıldıktan sonra Can’ın adını da görüp sinemadan ayrıldık.

Bu madalyonun bir cephesi (aslında film güzelse fazla konuşacak bir şey yoktur), ancak bir başka konu var ki bu bir Star Wars filmi değil! Ya ne: İçinde Star Wars kahramanlarının görüntü ve isimleri geçen, LucasFilm süper tekniğiyle hazırlanmış bir DreamWorks filmi!

Ne demek istiyorum, kısaca açıklayayım: Eski Star Wars’da insanın içini titreten kötünün gücü hissedilirdi. Eğlenceli olmayan, düşündüren, ürküten sert filimlerdi. Oysa burada iyilerin hikayeleri ve iyilerin arasındaki mücadele var. Araya da gereksiz bazı komik sahneler konmuş. O muhteşem sahneler, o görkemli savaşlardan sonra bunlar biraz hafif kaçmış. Arada bazı inandırıcı olmayan sahneler de var; örneğin bütün düşman askerleri ölüyor, bizimkiler sağ!

Sonuç olarak bence güzel bir filim, herkes büyük bir keyifle izleyebilir. Ama şunu diyorum ki Star Wars rüzgârı durmuş, Hoşgeldin Disney’in iyiler çekişmeleri. Zaten temada da diyor ki: Kazanmak için düşmanı yenmekten daha önemlisi, iyilerin birlikteliği.

Son olarak filmin müziğine değinmeliyim, çok güzel. Neredeyse filmi izlemeden de dinlenecek kadar güzel!

https://www.youtube.com/watch?v=k6zCLs1_LnI

Budur.

40 yıllık efsanede yeni perde

Star Wars The Last Jedi – Star Wars Son Jedi’, son 40 yıla damgasına vuran Star Wars efsanesinin zirvelerinden biri olarak anılmayı hak ediyor.

Geldik mi üçlemenin ikinci filmine? Gerçi artık üçleme diye bir şey de kalmadı, araya giren tekil hikâyeler (Antoloji filmleri de deniyor) Star Wars sagasını pek öyle sayılarla ifade edilmeyecek bir yere doğru götürüyor ama teknik olarak “Star Wars The Last Jedi – Star Wars Son Jedi” serisinin üçüncü üçlemesinin ikinci halkası. Tüm seride 8. film olarak anılacak olan “Son Jedi” sırf bu “ikinci halk” pozisyonu sebebiyle serinin beşinci filmi olan “Empire Strikes Back – İmparator” ile kıyaslanıyor. Malum, “İmparator” da orijinal üçlemenin ikinci halkasıydı ve hâlâ gelmiş geçmiş en iyi Star Wars filmi olarak anılıyor.

Yukarıdaki paragrafın son cümlesinden de anlayacağınız üzere “Son Jedi” maalesef bir “İmparator” değil, hiçbir futbolcunun Alex olmadığı gibi. Zaten bir noktadan sonra bu karşılaştırmanın da bir anlamı kalmayacak ve hatta bu noktayı “Son Jedi”da koyalım derim. Neden derseniz, “İmparator”un 1980 yılında kazandığı popülerlik ve hayranlık Star Wars hadisesinin o yıllardaki muazzam etkisinin de bir tezahürüydü aynı zamanda. Uzay Operası denen (hatta muhtemelen kavramın icat edilmesine sebep olan filmdi) türün ilk örneklerini izleyiciyle buluşturan ve çok kısa bir sürede küresel bir fenomene dönüşen Star Wars serisi bu anlamda da bir ilkti aslında ve bu parametreler hesaba katılmadan üzerinde konuşulması çok anlamlı değil. Öte yandan “Son Jedi” bir Alex değil belki ama dört başı mamur bir sinema olayı, muhtemelen “İmparator”dan sonra serinin en iyisi.

Işın kılıçları, tuhaf yaratıklar…

Şimdiye kadar ki en uzun (2 saat 32 dakika) Star Wars filmi olmasına rağmen bir an bile izleyiciyi sıkmayan “Son Jedi” tam da J.J. Abrams imzalı “Güç Uyanıyor”un bıraktığı yerden alıyor hikâyeyi ve bizi büyük ölçüde Luke Skywalker’ın peşine takıyor. Hatırlayınız, en son Rey bir uçurumun kenarında duran ve ilk bakışta kapüşonlu peleriniyle tanıyamadığımız Luke Skywalker’ın yanına varmış ve elindeki ışın kılıcını ona vermişti. İşte yine aynı uçurumun kıyısında aynı Rey ve aynı Luke Skywalker’la başlıyor “Son Jedi”. Fazla konuyu anlatıp seyir zevkini bozmayacağım elbette, ama şu kadarını söyleyeyim, bir Star Wars filminde görmek isteyeceğiniz her şey var bu filmde; ışın kılıçlarıyla yapılan düellolar, Direniş pilotlarıyla İlk Düzen (İmparatorluk yok artık, İlk Düzen var) filosu arasında geçen kovalamacalar, beklenmedik karakter dönüşleri, trajik hesaplaşmalar, karanlık taraf, güç… Elbette Darth Vader’ın “Ben senin babanım” dediği sahne kadar şok edici bir an yok ama sinema tarihinde de zaten çok enderdir böylesi şok anları, fazla zorlamamak lazım.

“Son Jedi”ın güzel sürprizleri arasında yine tuhaf bir kompozisyon çizen Benicio del Toro’nun performansı, Star Wars yaratık departmanının yeni sevimli yaratıkları Porglar ve Yüce Lider Snoke’un muhafızlarının kullandığı, ışın kılıcı teknolojisinin bir hayli gelişmiş versiyonları olan silahla ilk aklıma gelenler. Son birkaç kelamı da Rian Johnson’a ayıralım… Bir Star Wars filminde en büyük riski yönetmen alır ve bunu da en iyi ikinci üçlemeyi yüzüne gözüne bulaştıran George Lucas bilir. Daha önce “Brick” ve “Looper” gibi sinema filmleriyle, daha da önemlisi “Breaking Bad” için çektiği unutulmaz bölümlerle (“Fly” ve “Ozimandias” örneğin) sevdiğimiz Rian Johnson seride Lucas dışında hem senarist hem de yönetmen olarak görev yapan ilk isim ve aldığı riskleri de gayet güzel değerlendirmiş doğrusu. Hikâyede kadınların gitgide daha da ağırlık kazanması ise yine Johnson’ın önceliklerinden biri olarak onun hanesine yazılan bir başka artı. Zaten Lucasfilm de Johnson’ın yeni bir üçleme çekeceğini duyurmuştu geçen ay hatırlarsanız… Rian Johnson ile Star Wars arasındaki kimya tutmuş gibi görünüyor, darısı diğer muhtemel isimlerin başına.

GELDİ GÖNLÜMÜZÜN EFENDİSİ
Yeni nesil “Star Wars” üçlemesinin ikinci filmi “Son Jedi” ayın ve belki de yılın en heyecan yaratan sinema olaylarından biri. Rian Johnson’ın yönetmen koltuğunda oturduğu filmde, Luke Skywalker”, hikayenin yeni kahramanları Rey, ,Kylo Ren ve Finn perdede bir kez daha arzı endam eyleyecek. Ayni zamanda Carrie Fisher’i son kez perdede izleyeceğimiz film için yürekler kabarık, gözlerde damla, esas duruştayız. “Son Jedi” ile ilgili muhtaç olduğunuz bilumum malümat bu sayfalarda mevcut…
Murat Emir EREN
Tamamını sinemaya borçlu olduğumuz bir mucize “Star Wars”. 1977 yapımı ilk filmi “Yeni Bir Umut” (A New Hope” örneğin… Film, yazılı efsanelerden ya da bilim kurgu edebiyatından faydalanıyor olabilir, ama bir edebiyat uyarlaması değil. Yeryüzünün çorak, ölü bir geleceğe sahip olduğu iddiasını ortaya atan ilk filmlerden biri, ki bu karamsar bakış açısı, sanatın öngörülerine namına, popüler mecrada tamamen bir yenilik. Tüm o kurmaca evren, yarattığı soy ağaçları ve kendine has terminolojisiyle, tıpkı zombiler gibi, tıpkı King Kong gibi, salt sinemanın yaratabileceği etkiye sahip olan, salt sinemayla kendisini var eden bir fenomen “Star Wars”. Belki de ekstra ilgi alaka görmesi biraz da bundan filmseverlerden.
1977 yılında başlayıp, 1983 yılında “Jedi’nin Dönüşü” (Return Of The Jedi) ile sona eren orijinal üçlemenin ardından Lucas’ın katettiği mesafe gerçekten efsanelere gebe. İzleyicilerin olağanüstü teveccühüyle alabildiğine genişleyen bir evrenden bahsediyoruz. Genişledikçe orjinal hikayenin çok ötesine uzanan bir sonsuz hikaye bu. Müthiş bir ticari zeka ile büyüyen bir marka aynı zamanda.
2000’lerin başında Lucas yeni bir üçlemeyle orjinal filmlerin evveliyatını anlatmaya karar verdinde ne hissediyorsak şimdi de hislerimiz aynı, ya sevmezsek? Gerçi 1999’da gösterime giren “Gizli Tehlike” (The Phantom Menace), beraberinde gelen 2002 yapımı “Klonların Saldırısı” (Attack Of The Clones) ve üçlemeyi nihayetlendiren destansı “Sith’in İntikamı” (Revenge Of The Sith) “Star Wars” isminin daim olması konusunda atılmış sağlam adımlardı. “Star Wars”un, salt onun sadık ve sabık hayranlarının dilden dile dolaştırdığı hikayelerde, internet forumlarında, oyunlarda, oyuncaklarda rahatsız edilmeden yaşaması şüphesiz imkansızdı, hele ki popüler sinemanın mevcut yaratıcılık krizi sırasında. Disney, 2012 yılının Ekim ayında Lucasfilm’i satın alır almaz (ki bu satış tamamen “Star Wars”markası için gerçekleşti) yeni “Star Wars” filmlerini müjdeledi. Ayrıca sadece orjinal hikayenin değil, yan hikayelerin de filimleştirileceği, genişleyen bir film evreninden bahsedildi, adeta kendine müşterisi ve hikayesi hazır bir Marvel, bir DC Comics evreni satın almış olduğu Disney bu sayede.
Lucasfilm-Disney işbirliğinin ilk meyvesi 2015 yapımı “Güç Uyanıyor” (The Force Awakens) oldu. “Güç Uyanıyor”un fikir süreci 2012 yılında başlamış, eski üçlemeden oyuncuların hikayeye dahil olacağı, filmi J.J.Abrams’ın yöneteceği ve ayrıca hikayenin yeni bir kahramanlar ortaya çıkartacağı süreç içinde anlaşılmıştı. “Star Wars” serisinin, üçüncü üçlemesinin bu ilk filmi (tekerleme gibi evet!), orjinal hikayeden 30 yıl sonrasında geçiyordu. İmparatorluk dağıtıldıktan sonra Cumhuriyet ilan edilmişti edilmesine lâkin, hem Cumhuriyet için de 30 yılda bir ‘metal yorgunluğu’ baş göstermiş hem de imparatorluk ve karanlık taraf sempatizanı güçler “İlk Düzen” (First Order) adlı bir askeri organizasyon kurmuştu. “Güç Uyanıyor”, çizgisini hiç bozmayan direniş güçlerinin, İlk Düzen’e karşı verdiği mücadeleye ve yeni kahramanımız Rey’in, efsanevi Luke Skywalker’ın yerini bulma çabasına odaklanıyordu. İlk filmi Rey’in Luke Skywalker’ın gizlendiği ıssız adada bulunması ve ona ışın kılıcını teslim etmesi ile sona erdi. Yeni film “Son Jedi” ise, hikayenin bambaşka bir boyuta taşındığı, iyice dallanıp budaklandığı bir bölüm olma iddiasında doğal olarak.
“Son Jedi”nin ön hazırlık aşaması, “Güç Uyanıyor”un yapım süreci devam ettiği sırada başlamıştı bile. Bu nedenle J.J.Abrams’ın filmi yönetmeyeceği (yönetemeyeceği) aşikardı. Abrams bir yandan ikinci filmin yönetmeni ile ön hazırlık aşamalarında kolektif bir çalışma yapacak, bir yandan da filmin yapımcıları arasında yer almayı sürdürecekti. Nitekim projenin yönetmeni olarak açıklanan isim, “Brick’le yıldız gibi parlayıp, “Tetikçiler” (The Looper) ile popüler bir sinema dahilinde ‘alengirli’ prodüksiyonların da altından kalkabileceğini ispat eden yönetmen Rian Johnson oldu. Johnson’un isminin, bilhassa “Güç Uyanıyor”dan memnun kalmayanlarda ve J.J.Abrams’a duyulan bu sonsuz güvenin kaynağını anlayamayanlarda bir umut yarattığı kesin. Henüz “Güç Uyanıyor” bitmeden senaryo çalışmalarına başlayan Johnson, kendi yazar ekibi ile giriştiği yoğun çalışma sırasında Abrams’la da paslaşarak mevcut senaryoyu vücuda getirdi (Benzer şekilde Johnson da dokuzuncu filmin yönetmeni Colin Trevorrow’la böyle bir işbirliği içinde ilerlemiş, çünkü “Son Jedi”nin yapım süreci bitmeden dokuzuncu filmin de çalışmaları başlamıştı, lakin Trevorrow’la yollar ayrıldı, son filmi yine Abrams yönetecek).
Senaryoyu yazarken “Kwai Köprüsü” (The Bridge On The River Kwai), “Gunga Din”, “Three Outlaw Samurai”, “Sahara” ve “Letter Never Sent” gibi filmlerden ilham aldığını söyleyen Rian Johnson’un imzasını taşıyan hikaye, aslen “Güç Uyanıyor”da kaldığı yerden devam ediyor. Bir zaman atlaması söz konusu değil. Rey ve Luke’un Ach To’daki karşılaşmasının ardından zihnimize düşen soruların cevaplarına doğru yol alacak bir film önümüzdeki. Luke’un bunca zaman neler yaşadığı ve neden Ach To’da inzivaya çekilmeyi seçtiğini, bundan sonra Rey ve Luke’un ne yapacağını, Kylo Ren ve Snoke’un önderliğindeki İlk Düzen’in, Direniş Güçleri’yle, yüksek ihtimalle Crait gezegeninde gerçekleşecek kıyasıya çarpışmalarında neler olacağını ve peşinden şüphesiz Leia’nın baba katili oğlu Kylo Ren’le olan ilişkisinin nereye varacağını merak ediyoruz malum. Filimde Rey’in Jedi dünyasına duhul oluşu bir yana, Luke’un son 30 yılda yaşadıklarına dair de epey bir bilgi sahibi olacağımız kesin. Hikayenin bu bağlamda geçmişe gidiş gelişlerle ilerleyen bölümleri de olacak gibi duruyor. Bu bağlamda Rey, Luke’la bir Jedi olarak ilk adımları atarken bir yandan da Luke’un neden kenara çekilmeyi seçtiğini öğreneceğiz. Ayrıca “Güç Uyanıyor”da hayatımıza giren Finn (John Boyega), Poe (Oscar Isaac) ve bu filim ide ekibe dahil olan Rize (Kelly Marie Tran) da “Son Jedi”ın önemli figürleri. Finn ve Rose ikilisini filimde İlk Düzen üssüne sizabilmeleri için Canto Bigh’ta destek ararken izleyeceğiz. Bir nevi Han Solo havası sezdirilen direniş pilotu Poe’ysa, lideri Leia’yla yer yer ters düşen eylemlerle de olsa Snoke’un planlarını boşa çıkarmaya çabalayacak. Filmde kendi yolculuğunun doruk noktalarından birini yaşayacak olan Rey’in, rivayete göre İlk Düzen’in lideri Snoke’la karşılaşacağı sahne ise büyük beklenti yaratmış durumda.
Orjinal üçlemeden Han Solo (Harrison Ford), Leia (Carrie Fisher), Chewbacca (Peter Mayhew), Luke (Mark Hamill) gibi kilit karekterlerin yeni üçlemeye taşındığı malum. İlk filimde bu karakterler Rey (Daisy Ridley), Finn, Kylo Ren (Adam Driver), Snoke (Andy Serkis) ve Poe gibi yeni karekterleri ile harmanlanan bir hikaye dahilinde karşımıza çıkmışlardı. Han Solo hariç (ne yazık ki), hepsi bu filimde de yerli yerinde. Hikayenin iyice geliştiği bu bölümde yeni karekterlerinden ve haliyle yeni oyunculardan yana da zengin bir mönü var önümüzde. Örneğin hikayede önemli bir yer teşkil eden Direniş komutanlarından Amilyn Holdo rolünde Laura Dern’ü izleyeceğiz. Benicio Del Toro’nun DJ namlı, galaksinin en gizemli ‘hacker’ı kılığında karşımıza çıkacağı filmde ayrıca Justin Theroux ve Tom Hardy gibi iki önemli yıldızın da sürpriz rollerde karşımıza çıkacaklerine dair söylentiler mevcut.
Mark Hamill, The New York Times’a verdiği söyleşide yeni bir üçleme fikrinden ve Luke Skywalker olarak sinemaya geri dönmekten bir hayli ürktüğünü söylüyor. Öyle ki, bu rolü oynamak isteyip istemediğini uzun süre düşünmüş Hamill, hatta şirket, Hamill’in rolü reddetmesi durumuna hazırlıklı olabilmek namına farklı oyuncuların yaşlı Luke’u canlandırması için araştırmalara bile başlamış. Ancak hem Carrie Fisher’ın Leia ile hem de Harrison Ford’un Han Solo’la geri dönüş yaptığı bir projede, kendisinin yer almamasının biraz ‘ayıp’ olacağını düşünerek role yeniden soyunmuş. Hamill endişelerin de haksız sayılmaz. Bizler için de “Sith’in İntikamı”yla nefis bir mühür vurulmuş hikayenin devamını izleyecek olmak çekici olduğu oranda ürkütücü. “Güç Uyanıyor”un dört başı mamur bir geri dönüş filmi olduğunu iddia etmek de herhalde birçokları için güç olsa gerek. Haliyle Hamill kadar bizim de endişelenmenizde bir gariplik yok. Lakin gerek Rian Johnson’ın isminin verdiği güven, gerekse bir nevi ikinci bir “İmparator” izleyeceğimize dair dedikoduların alıp başını gitmiş olması sabır taşıran hislere gebe. Günler göz açıp kapayıncaya dek geçsin, o gün gelsin ve Güç bizimle olsun!
ARKA PENCERE MECMUA

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *