Efes-Mimas Yolu: Balıklıova, Eski Mordoğan Trans Etkinliği (9 Nisan 2017)

Aile dostumuz Ayhan Yörük ve arkadaşları Muhammed Kirazdiken ve Kemal Tırpan bir süredir Efes Mimas/İyon yolunun parkurlarını keşif amaçlı olarak yürümekteydiler. Ayhan bir çok defa beni de davet ettiği halde, çok da arzu etmeme karşın çeşitli nedenlerle bir türlü katılamamıştım. Nihayet bu pazar bu olanağı yakaladım ve sıradaki etkinliklerine katılmaya karar verdim. Çok da isabet oldu; hem birlikte çok güzel bir gün geçirdik hem de oldukça zorlu sıkı bir yürüyüş yaptık.

Bugün sürpriz olarak İdadikli arkadaşımız Yusuf Genç de bize katılınca toplam 5 kişi olduk. İki araçla önce Güzelbahçe Balıkçı Barınağına giderek orada beraberimizde getirdiklerimizle güzel bir kahvaltı yaptık. Aslında bu sabah Villakent’te Saat 5:30’da erkenden hazırlanıp kahvaltımı da yapmıştım ama, geçen süre içinde tekrar acıkmışım. Buradaki deniz manzaralı güzel havada ikinci kahvaltı da fena olmadı doğrusu.

Kahvaltıdan sonra tekrar araçlarımıza binerek yola koyulduk. Önce bugünkü etkinliğin bitirileceği Eski Mordoğan köyüne gittik. Otomobillerden birini burada park ettikten sonra diğeriyle Balıklıova’ya döndük. Böylece Balıklıova-Eski Mordoğan parkurunun başlangıç noktasına gelerek Saat:10’da etkinliğe başlayabildik.,

Şansımıza bugün hava çok güzel, güneşli ve hafif serin. Yani böyle bir yürüyüş için şartlar çok uygun. Zira dağ ve deniz manzaralarının hep bizimle olacağı rotada her yeri görmek ve bol bol fotoğraf çekmek istiyoruz.

Grubumuz küçük ve çok enerjik olduğundan oldukça hızla ilerliyoruz. Sık sık geriye dönüp Balıklıova manzaralarını seyrediyoruz. Zemin buralarda çoğunlukla toprak ve patika çok belirgin. İşaretlemeler de çok başarılı olduğundan parkurda çok rahat ilerliyoruz. Baharın bütün manzaraları çevremizde yer almış durumda; bir yandan yeşil çimenler çalılar ve çiçekler, bir yandan kuşların keyifli cıvıltıları harika güzellikler yaratıyor.

Yürüdüğünüz toprak yolun her iki tarafında yeşil kamçı yapraklı, zambakgillerden olduğunu sandığımız çiçekler çok dikkatimizi çekiyor. Ege’de bu mevsimde çok fazla gördüğümüz çiçeklerin ismini hiç birimiz bilemiyoruz. Ancak daha sonra evdeki kitaplarımdan bunun Gelinsaçı olduğunu öğrendim. Gelinsaçı çiçekleri o kadar bol ki, bir çok fotoğrafını çekmekten kendimizi alamıyoruz. Uzaktan çok sade görünen çiçeklerin, yakından bakıldığında çok zarif desenleri olduğunu gözlüyoruz. Türkçe Bitki Adların Sözlüğünde Gelinsaçı’na Dededeğneği dendiğini okudum.

Yeşil tarlaların ve vadilerin üzerinden görünen çıplak Akdağ zirvesi sanki çok yakınmış gibi duruyor; ama çok iyi biliyoruz ki oraya gideceğimiz zaman yürünecek çok yolumuz olacaktır. Ayhan sıcaklar bastırmadan Akdağ zirve etkinliğini yapmak istediğini söylüyor.

İzmir Büyükşehir belediyesinin hazırladığı Yarımada isimli internet sayfasındaki gezi notlarındaki yazıları okuyarak ilerliyoruz. Çingenöldü, Tavucak ve Manastır mevkileri ve daha sonra tarihi çeşmeyi buluyoruz. Ayhan önünde minik bir gölcük oluşmuş bu çeşmeyi çok seviyor ve burada birçok resmimizi çekiyor.

Tarihi çeşmeden sonra yoldan devam ederek levhaları okuyup, işaretleri geçerek kavak ağaçların bulunduğu bölgede bazı taş yapı kalıntıları görüyoruz. Tekrar patikaya girip bir süre sonra papatyalarla dolu harika bir açıklığa ulaşıyoruz. Vakit öğleyi geçti için bu güzel yerde yemek molasına karar veriyoruz.

Acele ateş yakılıyor ve Ayhan’ın sırtında taşıdığı saçta tavuk sote pişiriliyor. Bir süre sonra işi daha da ileri götürüp rakılar bardaklara dolduruluyor ve 4 kafadar afiyetle öğle yemeğinin tadını çıkarıyorlar. Ben 652. Sandviçimi çay eşliğinde yiyerek onlara uzaktan eşlik ediyorum ve sonra kadeh kaldırırlarken fotoğraflarını çekiliyorum.

Bu harika yerde güzel bir yemek yedikten ve uzunca bir mola verdikten sonra keyifle tekrar yola düşüyoruz. Bundan sonra artık hep iniş yapacağımızı düşünürken işaretli patikanın rüzgâr santrallerinin bulunduğu yüksekliğe doğru gittiğini gözlüyoruz. Bir yandan yavaş yavaş yükselirken bir yandan da sağ tarafımızdaki körfezin harika panoramik manzaralarını seyrediyoruz. Dolayısı ile sık sık durup fotoğraf çekiyoruz.

Rüzgâr santrallerinin bulunduğu yüksekliğe geldiğimizde şiddetli rüzgârla karşı karşıya kalıyoruz. Boş yere buraya yapmamışlar bu rüzgar santrallerini. Bu nedenle burada fazla oyalanmadan yükseltinin öbür tarafına doğru inişe geçiyoruz.

Dağın bu tarafları beklemediğimiz kadar ağaçlıklı. Hatta çam ormanları bütün bölgeyi kaplamış diyebilirim. Çok uzaklarda Mordoğan taraflarındaki deniz gözüküyor. İşaretli patikalardan vadi boyunca alçalarak ilerlerken, çevresinde harika papatya tarlaları olan başka bir tarihi çeşmeye rastlıyoruz. Arkadaşlarım bu çeşmedeki suyun daha güzel olduğunu söylüyorlar. Burada da bir çok fotoğraf çekmekten kendimizi alamıyoruz.

Yolun bundan sonrasında patika çoğunlukla ağaçların dalların altından devam ediyor. Zemin genelde çok güzel ve patika çok belirgin. Solumuzdaki vadinin tabanındaki ağaçların arasından ilgili yazılarda bahsedilen değirmenlerin yıkıntılarını görebiliyoruz.

Bu noktadan sonra da patikadan devam ederek vadiyi bitirip açıklığa çıkıyoruz Birden karşımıza harika bir panoramik manzara çıkıyor. En solumuzdaki Gelin Kayalıkları denilen bölgeden itibaren, deniz kenarındaki Mordoğan evleri en sağımıza kadar devam ediyor. Önümüzdeki yükseltiye doğru duvarları yıkılmış bazı taş evler ve sağ tarafta eski bir şapel olduğunu sandığımız yıkıntıları geçtikten sonra sola doğru işaretleri takip ederek ağaçlık bölgelerden devam ediyoruz.

Kısa bir süre sonra önümüzde Eski Mordoğan evlerini görüyoruz, artık yürüyüşümüz bitmek üzere. Saat 19 gibi köy içine giriyoruz ve ilk önce köyün girişindeki tarihi Ayşe Kadın Camii fotoğrafları çekiyoruz. Daha sonra caminin dibindeki kahvede çaylarımızı içiyoruz ve buradaki köylülerle bir süre sohbet ediyoruz. Hatta köylülerle birlikte fotoğraf çekildikten sonra vedalaşıyoruz. İçinde güzel bir Atatürk büstü bulunan minik parkı geçtikten sonra, arabamızın bulunduğu yere ulaşıyoruz.

Bu oldukça uzun ve nispeten zorlu ama güzel etkinlikte çektiğim fotoğraflardan hazırladığım albümü aşağıda görebilirsiniz.

Not: Aşağıdaki fotoğrafları herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.

Bugünkü etkinliğin anlatımını bitirdikten sonra, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yarımada Gezi Notları olarak Balıklıova-Eski Mordoğan Parkuru için yazdığı açıklamayı aşağıda veriyorum:

Balıklıova merkezindeki köprüden başlayan parkur, derenin sol sahilindeki arazi yolu ile devam edip İzmir – Karaburun karayolu viyadüğünün altından geçerek Balıklıova – Küçükbahçe köy yoluna çıkıyor. Küçükbahçe yönünde ilerlerken hemen ilk sağdaki stabilize yola giriliyor. Bahçeler arasına devam eden stabilize yoldan yaklaşık 450 m sonra sağa, patikaya giriliyor. Biraz dik devam eden patika sizi sırt hattına ulaştırıyor. Buradan yangın şeridi ve orman yolları takip edililor; Çingenöldü – Tavucak mevkileri geçilerek Manastır mevkiine varılıyor. Manastır düzlüğünde karşı yamacın kıyısında ve söğüt ağaçları arasında tarihi bir çeşme akıyor. Burası kamp için uygun bir alan. Kuzeye devam eden rota Ovacıkbaşı mevkiine kadar toprak yolu takip ediyor. Yol boyunca çevrede eski yerleşimlere ait kalıntıları görmek mümkün. Ovacıkbaşı’ndan doğuya giden patikaya giriliyor. Patika zeytinlikler, çamlıklar, makilik ve kayalık alanlardan, eski bir mermer ocağı ile dere kenarından geçiyor. Çatalkaya mevkiinde vadi içinde eski su değirmeni kalıntıları var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir