KAOS ve KURTULUŞ – Söyleşi (22 April 2025)

Dün akşam Dr. Ülkümen Rodoplu‘nun Kaos ve Kurtuluş başlıklı kitabını tanıtarak gerçekleştirilen Villakent Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği organizasyonu söyleşisi ile ilgili olarak birkaç satır yazmak istiyorum. Aslında güneş yoktu, yağmur yoktu, çok güzel bir hava vardı ama katılım düşüktü!🤣

Evet, Villakent‘den katılan azdı, yürüyüş grubumuzdan birkaç arkadaşımız vardı. Güzel demli çay kahve ve tatlı tuzlu kaliteli ikramlar muhteşemdi. Dernek yöneticisi Şule Hanım çok becerikli ve hamarat bir insan. Üşenmedi erinmedi söyleşi sırasında dahi her katılımcının masasına servis yaptı!

Öncelikle çok yararlı bir söyleşi olduğunu söylemeliyim. Dr. Rodoplu’nun bir kelimesini dahi kaçırmadan dinlemeye çalıştım. Doktorun direk söyledikleri ve ayrıca satır aralarında söyledikleri önemliydi. Söyleşi sonunda kitabını imzalattırdım. Doktor, kitabı okunduktan sonra da tekrar gelebileceğini söyledi. Eğer bu gerçekleşirse mutlaka bu defa katılmanızı ve hatta şimdiden dernekte mevcut olduğunu sandığım kitaptan edinmenizi tavsiye ederim.

Söyleşideki, bana göre, can alıcı başlıklardan birkaç tanesini yazmakla yetinicem. Belki yürüyüşlerdeki molalarda bu konuyu tekrar konuşabiliriz. Başlık “afet ve kriz yönetimi” olunca tabi konu hemen depremlere geldi ve doktor Rodoplu bizzat yaşadığı birkaç deneyimindeki anılarını, gözlemlerini ve çıkardığı sonuçları, hatta biraz daha vurgulayayım, çok kıymetli sonuçlarını bizimle paylaştı. Bir tanesini, bende en çok etki bırakanı, yazayım: Böylesi afetlerden sonra ortaya çıkan yıkım ve kaoslarda can kurtuluşu çok az oluyormuş. Arama kurtarma ekipleri ve diğer sivil insanlar canla başla çalışıyorlar ama neticede enkazdan birkaç gün içinde çıkan insanlar bir süre sonra ölüyorlarmış. Tıp doktoru olan Rodoplu bunun tıbbi anlatımını da yaptı. Yani enkazdan çıkan insanlar yaşayamıyorlarmış ve bu nedenle canlı kalma oranı çok düşükmüş. Hatta bir çok canlı kalan da canlı kaldığına pişman oluyormuş, organ eksiklikleri ve başka problemleri yaşadıkları için. Dr.Rodoplu, arama kurtarmaya önem verdiğimiz kadar bireysel tedbirlere de çok önem vermemiz gerektiğini vurguluyor. Afet öncesi, buradaki özelde depremde, mutlaka hazırlıklı olmamız lazım. Deprem çantalarımızı sürekli olarak yenilememiz ve bunu ihmal etmememiz lazım. Diğer taraftan deprem anında korunaklı güvenli noktaları önceden belirleyip ilk birkaç saniyede oralara sığınmak ve cenin pozisyonunda depremin bitmesini beklememiz çok önemli. Deprem sonrası da mümkün olduğu kadar çabuk bir şekilde bulunduğumuz mekandan uzaklaşmamız lazım. Çünkü artçı depremlerle ilk depremde yıkılmamış bir çok bina yıkılabiliyormuş. Buradan çıkan sonuç şu: Evet, devlet organizasyonlar yaratmalı, tedbirler almalı, tatbikatlar yapmalı. Ancak bizim de bilgili ve hazırlıklı olmamız hayati önemde. Örneğin Uludağ’daki yangında ölen bir çok bilgili ve değerli insanlar bireysel bazı tedbirleri alsalardı belki de ölmeyeceklerdi.

Yaşadığımız korkunç depremlerin afetlerin yaraları halen sarılmış değil. Depremler olmaya ve afetler yaşanmaya devam edecek. Bu nedenle bizim de bireysel olarak kendi canimizi korumamız için bireysel önlemleri mutlaka almalıyız. Ülke çapında tabii ki doğru yöneticiler seçmeliyiz, bu işleri yapacak yöneticileri bulmalıyız ama bireysel olarak da yapacaklarımız yok değil. Ve bu bizim için hayati bir önem. Zira yaşamdan önemli bir şey yok. “ Risk ve afetlerle baş edebiliriz” diyor Doktor.

Şimdilik bu kadar yazmış olayım kitabı  okuduktan sonra belki başka paylaşımlarım olabilir.

Görüşmek üzere.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *