Yanlış okumadınız, ben de yanlış yazmadım. Dün günlerden Pazar idi, hava da güzel idi, emmevelakin Ayşen biraz rahatsız idi ve yalnız kalmasın diye günü evde geçirdim. Benim için ender pazarladan biri, ve doğada etkinlik yapmadan da bir yazı hazırlayabiliyorum!
Etkinlik yapmadım dediysem de, sabah gün doğarken Villakent kırlarında 3.5 km’lik yürüyüş turumuzu eda ettik Sue ile. Sonra duş, kahvaltı ve dinlenmeye geçtimdi.
Pazarları evde ne yapılır ki? Fazla deneyimim yok sanki. Birşeyler okudum, ufak tefek biriki tamirat, vakit geçiriyorum. ‘Hadi bahçeye çıkıp bir şeyler yapayım’ dedim. Oraya buraya dokunurken işleri büyüttüm. Bazı gereksiz uzamış dalları kestim, otlar ayıkladım, çimenlere giriştim; derken epeyce yorulmuşum. Yılmadım devam ettim. Planladıklarımı yapmak için yüklendim de yüklendim. Bir hırs bastı!
Pazar doğa etkinliği yapamadım ya, yerini doldurmaya çalışıyorum. İyice yoruldum ama devam ediyorum. Kestiklerimi, topladıklarımı taşıyorum. Saç baş dağıldı, tozlara otlara bulandım. Su içmeye vaktim yok. Dağ etkinliği olsa su molası verirsin. Ya da bir gölgede grupla nefeslenirsin. Mola isteyen yok; çalışmayaya devam!
Bahçede işleri bitmek bilmiyor. Zirve etkinliği olsa tepeye çıkınca bir oh dersin, sonra tıngır mıngır inişe geçersin. Bir de başarmanın keyfi yüzüne yapışır, mutlusundur. Bahçe öyle mi ya? Çalış çabala, dönüp bakıyorsun, ortada pek değişen fazla bir şey yok gibi!
Dağcılık öyle mi ya; geceden hazırlık yaparsın. Ertesi sabah arkadaşlarla buluşursun. Heyecanla etkinliği sürdürürsün. Neticede kazasız belasız amaç başarılınca keyfine doyum olmaz. Haftaya nereye gidileceğine kafa yorarsın!
Bahçedeki işler bitmiyor. Gün akşam oldu, artık ortalık kararmaya yüz tutunca, zaten terden kirlenmiş gözlüğümle görmek de zor, evin yolunu tuttum. Bu kadar yorulacağımı düşünmemiştim doğrusu. Bu da bana ders olsun: Pazarları doğada etkinliklere devam etmeliyim; yoksa yerini doldurmak için daha fazla yoruyorum kendimi.