San Diego Gezisi (2-3 March 2013)

İlk torunumuz Maya için 5 ay önce geldiğimiz Salt Lake City seyahatimizin bitimine doğru, bizleri görmek için 2 defa ziyaretimize gelen küçük oğlumuz Can ve eşi Kamer ile beraber olmak üzere Los Angeles’e gelmiştik. Bu defa sadece bir hafta kalacağımız halde, evlatlar bizi haftasonu tatili için San Diago’ya götürmeye karar vermişler. Son birkaç aydır kar buz soğukları nedeniyle daha ziyade kapalı mekanlara mecbur kaldığımızdan, Los Angeles’deki yaz havası tadındaki bahar ılımanlığının tadını çıkarmak üzere hep açık hava programları yaparken, San Diego teklifi bizim için “pasta üstü krema” gibi oldu.

Dana PointCumartesi sabahı güneşli bir güne başlarken biz de San Diego yoluna koyulduk. Burbank’deki evimizden Los Angeles’i kuzeyden güneye geçtikten sonra, burada Freeway denilen neredeyse hepsi dolu altışar şeritli devlet yolunda, bizim gibi hız limitindeki diğer araçlarla birlikte yol aldık. Otomobille, yoğunluğa bağlı olarak 2-2.5 saatten 4 saate kadar değişebiliyormuş San Diego yolculuğu. Biz dönüşte durmaksızın yolculuk yapacağız ama, giderken Pasifik kıyılarındaki biri Los Angeles’e ait, diğeri de San Diego’ya bağlı 2 ünlü plaj yerleşiminde mola vermeyi planladık.

Del Mar

Pasifik kıyısına parelel olarak devam ederek Dana Point bölgesinde Doheny State Beach’da  deniz kenarında bir mola verdik. Geniş sahil bandında ve kıyısındaki çimenli mekanlarda insanlar yazın tadını çıkarmaya başlamışlar; mangalını sörfünü kapan sahile koşuyordu. Biz de sahile yakın bir noktada beraberimizde getirdiklerimizi yedikten sonra kumsalda kısa bir yürüyüş yapıp tekrar yola koyulduk. Bir sonraki mola noktamız San Dieoga’ya çok yakın Del Mar Plajı oldu.

Del Mar Beach çok geniş bir kumsalı olan bir zenginler yerleşkesi. Kumsalın bitiminde başlayan evlerinin arasından sahile indiğimizde, birden okyanusun muhteşem manzarasındaki plaj havasına girdik. Ucu bucağı gözükmeyen uzun plajda insanlar çoluk çocuk kumların üzerine yayılmışlar. Güneşlenenler, yürüyüş yapanlar, köpeğini gezdirenler yanında sakin kumsala uzaktan gelen tek tük dalgalarda sörf yapanları görmek mümkün. Ancak suya giren, yüzen pek yok; hatta hiç yok. Her ne kadar çocuklar mayolarımızı almamızı söyledilerse de, biz biraz bulutlanan bu havada yüzmeyi hiç düşünmedik. Can okyanus serinliğini test ettikten sonra Kamer’i beraberinde suya dalmaya ikna etti sonunda.

San Diego Harigate

Del Mar Beach’dan sonra çabucak San Diego’ya vardık. Şehrin limana yakın merkezindeki otelimize gün batmadan ulaştığımızdan, çocuklar odamıza yerleşirken biz Ayşen’le limanda yürüyüş yapmaya koştuk. Antalya’mız havasındaki şehir, adeta Los Angeles’in sayfiye yeri gibi; etraf bizim gibi gezginlerle dolu. Yürürken şiddetle duyduğumuz uçak sesinin nedenini biraz sonra anladık, San Diego hava alanı şehrin merkezine çok yakın kalmış; her 5 dakikada bir uçak hemen tepemizden limanın kuzeyine doğru binaların arasına süzülüyor!


ABD’nin 8. büyük şehri olan 
San Diego, Meksika sınırına çok yakın. İspanyol mimarisinin ve nostaljik Meksika tarzının bir çok güzel örneği şehrin dokusuna işlemiş olmasına karşın, özellikle downtown denilen merkezi kısımlarda pek çok büyük modern yapılar gördük. San Diego Körfezi içindeki Coronado Adası şehre bir köprü ile bağlanmış. Biz bütün liman bölgesinin ancak ondabiri kadar olabilecek, otelimizin bulunduğu downtown bölgesinden Coronado Köprüsü gören bir noktaya kadar olan rıhtım kısmını cumartesi akşamı ve Pazar sabahı yürüdük.
MeksikaSan Diego büyük bir şehir olarak başta endüstri olmak üzere bir çok ekonomik değer yaratmasına karşın, bizim gibi ilk defa gelenlere bir tatil şehri havası veriyor. Gündüz saatlerinde özellikle liman bölgelerindeki turistik canlılık, akşamları geç saatlere kadar downtown merkez kısımlarında yaşanıyor. Keyifli insan kalabalıkları kafelerden lokantalardan sokaklara taşan müzikle caddeleri kaldırımları dolduruyor. Biz de, çok iyi “rivüyler” almış bir balık lokantasında akşam yemeği yedikten sonra, bu kalabalığa karıştık bir süre.

Pazar sabahı kahvaltıdan sonra liman bölgesinde San Diego körfezi kıyısındaki turistik canlılığı birlikte yaşadık. Akılda kalan sahneler olarak hareket eden beyaz heykel kız, taşları yapıştırmadan üst üste yerleştiren adam, balonla bisiklet yapan sanatçı, Brezilya’dan kurtarıldığı ifade edilen papağanlarla ücret karşılığı fotoğraf çekmek ve keman çello çalan bayanlar yazımın sonundaki albümde yeralmaktadır.

La Jolla

San Diego sahilinden ayrıldıktan sonra tarihi San Diego’nun yaşatıldığı kartpostal güzelliğindeki Heritage mahallesinde, açık hava müzesi düzenindeki Old Town San Diego State Historic Park’ı gezdik. Buradaki en ilgi çekici yerler olarak Old Town Market, Seely Stabel Müzesi, Cosmopolitan Hotel Restaurant, Rust General Store, Fiesta De Rees, First Public School sayılabilir.

San Diego’da son olarak şehrin kuzeyinde yer alan La Jolla Cova sahiline gittik. Okyanus manzaralı güzel evlerden sahile ulaşınca kıyıdaki kayalar üzerinde yığılmış deniz aslanlarını ve okyanusa dik inen toprak yamaçlarda çoğalmış siyah deniz kuşlarını seyrettik. Arada Pelikanlar ve minik sincaplar da gördük. Suda foklarla birlikte yüzen birkaç kişi dışında insanlar kıyılardan manzarayı seyretmeyi tercih ediyorlar.

Sahilden La Jolla içlerine geçip, krepleriyle ünlü bir lokantada öğle yemeği yedikten sonra dönüş yapmak üzere arabamıza ulaştığımızda hava kararmaya başlamıştı bile. Geldiğimiz gibi yoğun bir trafikte ama bu defa solumuzdaki Pasifik üzerindeki muhteşem gurup manzaraları eşliğinde Los Angeles’e geldik.

Bu güzel gezide 2 gün boyunca çektiğim fotoğraflardan yazımın akışına uygun olarak seçtiklerimden hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Not: Aşağıdaki fotoğrafları, herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *