BİR ‘RIZA MAKSUT İŞMAN’ GEÇTİ PETKİM’DEN!

Petkim’in Facebook sayfasına yaptığım 4 Ocak 2023 tarihli paylaşımımda rahmetli Nusret Karlı ile birlikte Petkimli arkadaşlarımızın çocuklarına tenis dersi verdiğimizi anlatmıştım. Bu ilk tenis kursu etkinlikleri, 1980’li yılların ikinci yarısında olması gerek, mesai saati sonrası olduğu için, birkaç yıl devam edebildim. Daha sonra Tenis Kursu genel arzu üzerine gündüz saatlerinde istendiğinden, Petkim spor yönetimi tenis öğretmenleri görevlendirdi. O zaman Petkim’in spor teşkilatının teniste ilgili kısmını ben yönetiyor gibiydim. Tenis öğretmenlerine verilen ücreti kendilerine takdim ediyor ve başka hususlarda yardımcı oluyordum. İşte bu öğretmenlerinden birisi olan Rıza Maksut İşman ile ilgili birkaç anımı sizlerle paylaşacağım. Yazımın son kısmında da, oraya kadar okuyanlara bir armağan olarak, bu anıların çok iyi bir örnek olduğu, yararlı bir bilimsel makaleyi paylaşacağım.

IMG_1180Rıza Maksut İşman bir çoğumuzun bilmediği önemli bir Türk atletidir. Ülkemiz ve Dünyada bir çok madalya kazanmış ve ileri yaşlarda da sporu bırakmamış bir insandı. Kendisi ile tanıştığımda 70’li yaşlarının sonlarına yaklaşmıştı. Az beyaz saçlı, uzun sayılabilecek bir boyda, kilo fazlası olmayan biriydi. Konuşkan, oldukça direk ifade eden, bildiğinden emin ve istediğinde güleryüzlu olabilen biriydi. O yıllarında Bornova’daki kendi dairesinde ikamet ediyordu. Ege Üniversitesi spor tesislerinde koşu ve tenis sporları yapıyormuş.

IMG_1179Şu anda hatırlayamadığım bir vesileyle tenis oynadığı görülmüş(Yanlış hatırlamıyorsam, o zamanlar Petkim’in spor yönetimlerinde de görev yapan Cemal Pamuk keşfetmişti kendisini) ve Petkim’de çocuklara tenis dersi verip veremeyeceği sorulduğunda olumlu yanıt alınmış. Böylece Rıza Maksut İşman Petkim Bekar misafirhanesinde konaklayıp gündüz saatlerinde çocuklara tenis dersi vermeye başladı. Bu dönemde ben de kendisine elimden geldiği kadar her konuda yardımcı oldum ve sıcak bir dostluk gösterdim.

Rıza Bey haftaiçi gündüz saatlerinde Petkim Lojmanları Site-II’deki tenis kortlarında tenis kursunu sürdürdü. Genel olarak herkes memnundu ve çocuklar da tenis öğretmenleri ile bir problem yaşamadı. Her ay Petkim Spor Kulübü’nün verdiği ücreti kendisine takdim edip makbuzu da yönetime aktarıyordum.

Bir süre ilişkiler ve dostluğumuz gayet iyi giderken bir gün hiç beklemediğim bir şekilde Rıza Maksat İşman bana şöyle söyledi: “Siz bana neden bu kadar iyi davranıyorsunuz Şinasi Bey?” Ben bu soru karşısında çok şaşırdım ve “Anlayamadım!” dedim. Tekrar etti, “Siz bana çok iyi davranıyorsunuz ve bundan ne çıkarınız olduğunu merak ediyorum” dedi. Kendimi toparladıktan sonra  ülkemizin kıymetli bir atleti olduğu için bir kamu kuruluşu olan şirketimizin kendisine tenis kursu bahanesiyle yardımcı olduğunu, Petkim tesislerinde ikamet edip lokallerden yemek yiyebildiğini ve çeşitli kişiler tarafından sevgi ve saygı gösterilerek bu ilerlemiş yaşında rahat ettirilmesine çalışıldığını ifade ettim. Ben de onu zaman zaman evimde ağırlıyor ve bir aile ortamı sıcaklığı bulmasını sağlıyordum. Bunu da vurguladı Rıza Maksut İşman: “Hiç gereği yokken beni evinize davet ediyorsunuz, eşin yemek yapıyor ve çok güzel ağırlıyorsunuz. Bunu neden yaptığınızı anlayamadım”
Benim şaşkınlığım iyice artınca bir de şöyle dedi bana: “Sen benim evimi, arabamı mı almak istiyorsun?”

Neredeyse küçük dilimi yutacaktım: “Neden böyle bir şey düşündünüz, nasıl böyle bir şey düşünebilirsiniz?” diye geveledim. Dedi ki: “Bana bir takım kağıtlar imzalatıyorsun ve ben sana güvenerek onları hiç incelemiyorum. Onlarda ne yazıldığını bilmiyorum. Acaba evimi arabamı sana devreden bir belge mi imzaladım bilemiyorum” Dedim ki: “Rıza Bey, onlar Petkim’in size verdiği aylık ücretlerin makbuzları. Size bu makbuzları imzalatıyorum ki, Petkim’in bana elden verdiği parayı aynen size aktardığımı kanıtlayabileyim. Makbuzları Petkim muhasebeye teslim ediyorum. İsterseniz muhasebeye gidip bu belgeleri görebilirsiniz”. “Neyse, olmuş olan” falan diyip gitti.

Birkaç gün sonra geldi özür diledi. “Ben yanlış düşünmüşüm ya, sen böyle şeyler yapacak bir adam değilsin” gibilerden bir şeyler söyledi. Aslında çok kırıldım ama belli etmemeye çalıştım. Petkim yönetimine dedim ki: “Bu şahsıın bana böyle bir davranışı oldu, ben aradan çıkmak istiyorum. Ücretini başkası kendisine takdim ederse daha iyi olacak” Bunu duyunca Petkim muhasebe yönetimindeki arkadaşım Gökalp Tokar çok kızdı ve dedi ki: “Yollayalım gitsin bu adamı!” Dedim: “Aman yapmayın bunu, çünkü Petkim çocukları kendisinden memnun. Kendisi de gayretli bir kişi. Emek veriyor, çocuklara elinden geldiğince yardımcı oluyor. Yani ben kırıldım ama önemli değil. Önemli olan çocukların iyi tenis dersi alması” Böylece aradan çekildim ve muhasebeden başka arkadaşlar ücretlerini makbuz karşılığı kendisine takdim etmeyi sürdürdüler Veya belki bizzat kendisi Petkim veznesinden aldı, bilmiyorum.

IMG_1178Bir gün Petkim içinde karşılaştık, ya da ofiste odama ziyarete geldi, tam hatırlayamıyorum. Dedi ki: “Benim yüzümden senin tenis koordinatörlüğün alındı elinden. Benim hatam oldu, kusura bakma”. Haydaa, gene şaşırdım. Neyse, buyur ettim odama ve dedim ki: “ Rıza Bey, önemli değil. Olur böyle şeyler. İnsanların başında bir sürü şeyler gelebiliyor bu dünyada. İsterseniz Sizinle tenisin dışında bir başka faaliyette beraber olalım”. “Nedir?” dedi. “Dağcılık” dedim ve devam ettim: “Bir süredir pazar günleri eşimle bir dağcılık grubuna katılıp İzmir’in çevresindeki dağlarda doğa yürüyüşleri yapıyoruz. Sizin pazar günü canın sıkılıyorsa, etkinliklere katılabilirsiniz” Olumlu yanıt verdi ve birkaç doğa yürüyüşünde birlikte olduk. Aşağıdaki fotoğraflar bir Yamanlar Dağı yürüyüşünde çekilmiş. Çok soğuk ve yağışlı o yürüyüşte vardı Rıza Bey, ama ilk kareye girmemiş. Ayni yürüyüşte çekilen ikinci fotoğrafta vardı ama, geçmişi hatırlayıp sinirlendiğim bir vakit, Rıza Bey’in görüntüsünü makasla kesmişim!

Rıza Bey çok memnun oldu bu doğa yürüyüşlerinden. Dağcıları da sevdi. Zira kendisini çok olumlu olarak tanıtmış idim. Hem bol bol anlattığı spor maceraları, hem dağcıların sabırlı dinleyiciler olması ile mutlu keyifli etkinlikler yaptı. Sonra ne olduysa, muhtemelen bir huysuzluk yapmıştır diye tahmin ediyorum, birden doğa yürüyüşlerini bırakacağını söyledi: “ Bütün gün dağ tepe gezeceğime bir on bin metre koşarım, bana yeter” dedi. “Siz bilirsiniz” dedim ve bir daha da görüşmedik.

Rıza Maksut İşman kuşkusuz değerli bir atletti ve kendine has fikirleri vardı. Ağırlıklı olarak sporun önemini vurgulardı. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur deyimine yönelik konuşurdu. Sporda düzenli antrenmanlara çok kıymet verirdi. Bir defasında bir anısını anlatmıştı: 1975 yılında New York’ta yapılan bir uluslararası yarışmada dünya ikincisi olmuş. Yarışma sonunda atletler bir araya gelip sohbet ederken birinci gelen atlet izin isteyip ayrılmak istemiş. Sebebi sorulunca koşu antrenmanı olduğunu söylemiş. “O zaman anladım niye ikinci olduğumu; çünkü ben sadece yarışma günü antrenman yapmıyordum” dedi.
Orman yangınlarına üzülür ve çevreye duyarlı olduğunu ifade eden cümleler kurardı. Mesela şöyle derdi: “Bu güzel memleketi bize bırakmazlar!” Bir de kadınlarla ilgili olarak kadınların iyi eğitilmediği toplumların yükselemeyeceğini söylerdi ve bir defasında bana “Sen şanslısın ki çok eğitimli bir eşin var” demişti. Ama sonra da çok huysuz diye karısını kötülerdi. Hatta bir defasında karısını balkona kitlediğini söylemişti.  Kızından da bahsederken şöyle bir şey demişti: “Benim kızım benimle konuşmuyor. Amerika’da yaşıyor ve yaşıyor muyum öldüm mü diye öğrenmek için arada sırada beni telefonla arıyor, ben telefonu açınca kapatıyor!”

Bornova’da yaşıyordu ve Lada marka bir otomobili ile pazartesileri Petkim’e gelir ve Cuma günleri şehre dönerdi. Sonrada duydum ki Petkim spor yönetimi ile takışmış, tartışma ilerlemiş ve akabinde Petkim’den ayrılmış. Petkim mi attı, kendi mi ayrıldı, bilmiyorum. Ben bir daha ilgilenmedim. Sonra bir gazete haberi ile öldüğünü öğrendim. Wikipedia’dan bakıyorum, 2004 yılında ölmüş.

Şimdiii, gelelim bu anılarımı sizlerle paylaşmamın önem verdiğim kısmına. Hepimiz biliyoruz ki bedensel aktiviteler sağlıklı yaşamak için gerekli olan hususlardan birisi. Ancak ileri yaşlarda güçlü sağlıklı bir vücut kadar, sağlıklı işleyen bir beyin sahibi olmak da önemli. Kanımca anılarımı paylaştığım rahmetli ulusal atletimiz buna iyi bir kötü örnek oluyordu. Aşağıdaki linkten okuyabileceğiniz bilimsel bir dergi makalesinde ifade edildiği gibi, beyin sağlığı için bedensel egzersizler kadar sosyalleşme ve tutku düzeyinde hobilere sahip olmak gerekmektedir. Yazımı daha fazla uzatmadan bahsettiğim linki aşağıda veriyorum. Linki açamayanlar için ilgili metni de veriyorum.
İyi okumalar, sağlıklı günler dilerim.

BEYİN SAĞLIĞINI KORUMANIN 3 TEMEL YOLU (29 December 2022)

BEYİN SAĞLIĞINI KORUMANIN 3 TEMEL YOLU (29 Aralık 2022)
Yayın tarihi 29 Aralık 2022
herkese bilim teknoloji 29 Aralık 2022 sayı 352

Derleyen: Rita Urgan
Scientists Reveal 3 Keys to Keeping Your Brain Healthy SciTechDaily/

Beynin gelişimi bireyin yaşam biçimiyle yakından bağlantılı. Fiziksel egzersiz, sosyal ilişkiler ve tutku yaşlanma sürecinde beynin temel yapılarının gelişmesine ve korunmasına kısaca bireyin sağlıkII yaşlanmasına ciddi katkıda bulunuyor.

İnsan beyni gerçekten de inanılmaz bir organ. Yaklaşık 100 milyar sinir hücresinin işbirliği sayesinde insanlar hızlı düşünebiliyor ve atik davranabiliyorlar.
Ne var ki, bedenin geri kalanı gibi, beyin de yaşlandıkça giderek yıpranabiliyor. Yaş ilerledikçe bir şeyleri çok daha kolay unutabiliyor, randevuları kaçırabiliyor, okuduklarımızı ya da televizyonda izlediklerimizi algılayıp yorumlamakta zorlanabiliyoruz.
Neyse ki, beyin alıştırmalarıyla bu süreç ertelenebiliyor. Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Hermundur Sigmundsson önderliğinde yürütülen ve Brain Sciences dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, beyin sağlığı konusunda yapılan önceki çalışmalar sonucunda elde edilen bulguları biraraya getiriyor. Bu son araştırmada beyindeki gri ve beyaz maddelerin işlevlerini sağlıklı bir biçimde sürdürebilmeleri için neler yapılabileceği konusunda 101 kaynaktan edinilen bulgulara da yer veriliyor.
Sigmundsson, “Sinir sisteminin en temel unsurları beyaz ve gri maddedir,” diyor. Beyindeki beyaz ya da ak madde genelde hücreler (miyelinli aksonlar) arasındaki iletişimi sağlayıp sinyallerin aktarılma ve dağılma hızına katkıda bulunurken, gri madde sinir hücreleri ya da nöronlardan ve dendritlerden oluşuyor.
Beynin en iyi biçimde çalışması bağlamında başlıca üç temel unsurun öne çıktığını belirten Sigmundsson, bu üç unsurun fiziksel etkinlik, sosyalleşme ve bir şeylere ilgi duymak ya da yeni bir şeyler öğrenmekten kaçınmamak olduğuna dikkat çekiyor.
1- Hareket etmek
Çoğumuz için üstesinden gelinmesi gereken en büyük sorun bu olabilir. Aşırı devinimsizlik bedenin tembelleşmesine yol açabilir. Ne yazık ki, aynı şey beynimiz için de söz konusudur. Sigmundsson ve arkadaşlarına göre, devingen bir yaşam biçimi merkezi sinir sisteminin gelişmesine ve beyindeki yaşlanmanın önüne geçilmesine yardımcı oluyor.
Öyle olunca da, kişinin yerinde pineklememesi son derece önemli. Durağanlıktan devingen bir yaşam biçimine geçmenin tek yolu da bu yönde ciddi bir çaba harcamayı gerektiriyor. Masa başında çalışıyorsanız, okula gidiyorsanız, ya da yapacak bir işiniz yoksa devinime geçmeniz ve bedeni fiziksel olarak çalıştırmanız gerekiyor.

2- Sosyal ilişkiler
Kimilerimiz tek başına ya da çok az sayıda insanla birlikte olmaktan hoşlanır; Jean-Paul Sartre’ın düşünce biçimini benimseyenlere göre, ‘başkaları cehennemdir’. Bu yapıda biriyseniz, o zaman bunun beraberinde getirebileceği olumsuz sonuçlara da hazırlıklı olmak zorundasınız
Sigmundsson, “Başkalarıyla ilişki kurmak ve onlarla etkileşime girmek beynin yavaşlamasını önleyebilecek karmaşık birtakım biyolojik etkilere neden olur,” diyor.
Başkalarıyla birlikte olmak, onlarla sohbet etmek ya da fiziksel iletişim kurmak beynin işlevselliği açısından destekleyici bir etki yaratır.

3- Tutku ya da yoğun ilgi
Bu son unsur bireyin kişiliğiyle ilintili olabilir. Sigmundsson, “Tutku ya da bir şeye yoğun bir ilgi duymak, kişinin yeni bir şeyler öğrenmesine yol açan belirleyici ve sürükleyici bir unsurdur. Bu unsur zaman içinde sinirsel ağların gelişiminde ve sürdürülmesinde etkili olur,” diyor.
Asla pes etmeyin ve her şeyin her zamanki doğal akışını sürdürmesine izin verin. Daha önce hiç denemediğiniz bir şeyi yapmak için asla geç kalmış değilsiniz. Kimbilir, belki de yeni bir müzik aleti çalmasını öğrenmenizin tam zamanıdır. İşleyen demir ışıldar atasözünün beynimiz için de geçerli olduğunu unutmayın.

&&&&&&&&&&&&&&&

WİKİPEDİ NOTLARI:
Rıza Maksut İşman (d. 1915, İstanbul – ö. 30 Aralık 2004, İzmir), Türk atlet. Spor hayatına bisiklet dalında başlamıştır. Atletizme başlaması ise 1934’te yapılan bir kır koşusu ile olmuştur.

Rıza Maksut İşman Balkan Şampiyonalarından birinde yarışta.
1935 yılında Altıncı Balkan oyunları’nda ilk kez 5000 ve 10.000 metre koşarak milli olan atlet, 1936 yılında 4 Türkiye rekoru kırdığı Atina’daki Balkan Oyunlarında ikinci olmuştur. 1940 yılında İstanbulda yapılan Balkan oyunlarında 800 metrede birinci olmuştur. 1941 yılında 800 metre ile 10.000 metre arasındaki bütün mesafelerde yeni Türkiye rekorlarının sahibi olan milli atlet. 800, 1500 ve 3000 metrelerde çeşitli tarihlerde Balkan ve Türkiye rekorlarının sahibi olurken, 1948 Londra olimpiyatlarına da katılmıştır.
Uzun yıllar Atletizmden kopmayan Rıza Maksut İşman, 1975 yılında Kanada’da yapılan ilk dedeler yarışmasının da birincisidir. Bu tarihlerde Amerika’da katıldığı yarışlarda 15 madalya kazanmıştır.1976 yılında Amerika ’nın Toronto kentinde yapılan yaşlılar arasındaki yarışmalarda 800 ve 3000 metrelerde şampiyon olurken 300 metrede dünya rekoru kırmıştır.[1]
İstanbul bölgesi antrenörlüğünden emekli olan Rıza Maksut İşman, Cahit Önel gibi birçok atletin antrenörlüğünü yapmıştır.
1940’ta Fenerbahçe forması giyerken Balkan Şampiyonluğuna ulaşmış, daha sonra Galatasaray Atletizm Kulübü’ne transfer olmuştur.

Başarıları
* 1938 – Taksim’deki 1500 metre koşusuyla 1948’e kadar Türkiye rekorunu elinde bulundurmuştur. (derece: 4:11,2)
* 1940 – İstanbul’da gerçekleşen 11. Balkan Oyunları’nda Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya’dan katılmış sporcular arasından 800 metreyi 2:01:2’de koşarak altın madalya kazanmıştır.
* 1948 – Londra’da gerçekleşen 1948 Yaz Olimpiyatları’nda takım arkadaşlarıyla 800 m, 1500 m ve 4×400 m bayrak yarışına katıldı. Takım arkadaşı Ruhi Sarıalp 3 adım atlamada bronz madalyanın sahibi olmuştur. [2]9 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
* 1975 – New York’taki uluslararası yarışmada 3000 metreyi 2.likle bitirmiştir. [3] (ustalar) (daha iyi kaynak gerekli)

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *