BAMYA YEMEĞİ İLE TANIŞMAM (1971)

(19.07.2018)

Sene 1971, üniversitede son yılıma geçmişim ve okul kontenjanından kura sonucu seçildiğim Nazilli Basma Fabrikası’nda mühendislik stajımı yapıyorum. Hatırladığım kadarıyla staj süresi bir aydı. Bu süre içinde oturup kaleme alınacak birkaç anım oldu. Şimdi ilk olarak bamya ile tanışma öykümü anlatacağım. 

Bamya bizim evde tercih edilen bir sebze yemeği değildi. Hatta neredeyse hiç yapılmazdı diyebilirim. Annem hazırladığında da galiba hiçbirimiz sevmemiştik. Ben yemekte zorlandığımı, belki de hiç yemediğimi tahmin ediyorum.
 
O yıllarda Nazilli güzel bir Ege kasabası idi. Ankara’nın kurak çevresinden sonra yemyeşil hali çok hoşuma gitmişti doğrusu. Basma Fabrikası kasabanın bitimindeki yerleşim yerlerinin dışında kurulmuş. Fabrikanın bitişiğinde lojman alanı vardı. Hatırladığım kadarı ile tek katlı bahçe içinde evlerdi. Stajyerler ve bekar elemanlar fabrikanın misafirhane binasında kalıyorduk. Oda arkadaşım İstanbul Üniversitesi’nde Makina mühendisliği okuyan Milas’lı bir gençti. Elim değerse Mustafa ile ilgili birkaç anımı da yazmak istiyorum ayrıca.
 
Stajım sırasında İbrahim isminde bir ustabaşı ile iyi ahbap olmuştuk. Aslında İbrahim Usta Türkiz yengemin teyzesinin oğlu idi ve staja başladıktan sonra kendimi tanıştırmıştım. Uzaktan da olsa akraba olduğumuzdan, staj süresince epeyce muhabbetimiz oldu.
 
İbrahim Usta iri yapılı, neşeli ve hoşsohbet, tipik muhafazakar bir Türk insanıydı. Bir gün beni evine yemeğe davet etti. Epeydir evimden uzak olduğumu ve muhtemelen ev yemeklerini çok özlediğimi söyledi. Stajın sonlarına doğru bir pazar gününü belirledik.
 
Bugün, İbrahim ustanın evini, ailesinin fertlerini gözümün önüne getiremiyorum. Ancak o gün herkesin beni çok büyük bir sevgiyle karşıladığını hiç unutmuyorum. Muhtemelen İbrahim Usta beni onlara çok anlatmıştı. Çünkü benim kişilik yapımı ve konuşmalarımı ilginç bulduğunu hissediyordum.
 
Hoşbeşi bitirince odanın ortasına bir örtü serildi ve üzerine konan büyük bir yemek tablasında Anadolu usulü bir sofra hazırlandı. Onlar gibi yerde oturamam diye yemek tablası divanda oturduğum yere çekildi. Herkes yere bağdaş kurdu, sular bardaklara dolduruldu, ekmek dilimleri tabakların yanında dizildi ve ana yemek heyecanla beklenmeye başlandı.
 
Yemek tablasının ortasında ayrılan boşluğa büyük bir tepsi geldi. Tepsinin kapağı açıldığında gördüğüm manzaraya inanamadım: Bamyalardan, hem de iri bamyalardan yapılmış, börek görünümünde bir bamya yemeği! 
Ben nutkum tutulmuş şaşkın gözlerle yemeğe bakarken, İbrahim Usta da habire anlatıyor: “.. Yengen senin için hazırladı, bunları kendi elleriyle bahçemizden topladı. Hele bir tat bakalım, eminim çok beğeneceksin.”
Hemen benim tabağıma yemeği doldurmaya başladılar. Ben, lütfen fazla koymayın zaten rejimdeyim falan gibi bir takım kelimeler geveliyordum ama dinleyen kim, sonuç hiç değişmiyordu. Biraz sonra önüme dağ gibi yükselmiş bir bamya yemeği tabağı kondu.
 
Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi oldum. Zaten bamya yemem, bir de kocaman bamyaları görünce hepten şaşaladım. Biraz nefeslendikten sonra şöyle düşündüm: Oğlum Şinasi, senin için özenle hazırlanmış bu yemek, insanları hayal kırıklığına uğratamazsın, gözlerini kapatacak ve zehir dahi olsa yiyeceksin!
 
Ufaktan başladım yemeye. Yenge “Çekinme rahat ye, daha çok yemeğimiz var” diye teşvik ediyor, tıpkı İbrahim Usta gibi. Ben de “Yavaş yeme alışkanlığım var, onun için hep çiğneyerek yavaş yemeyi tercih ediyorum” diyorum, alnımda biriken terleri göstermemeye çalışarak!
 
Ama bir süre sonra inanılmaz bir şey oldu, yediğim yemek bana lezzetli gelmeye başladı. Yedikçe daha fazla zevk aldım ve yedikçe daha hızlı yemeye başladım. Sonra ne yaptım, düşünebiliyor musunuz: Bir tabak daha istedim!
 
Yemek faslı bitip tekrar divana çekildiğimizde, bütün bu yaşadıklarımı onlara anlattım. Çok şaşırdılar ve üzüldüler! “Neden söylemediniz, başka bir şeyler çıkarırdık yemek için, mesela yumurta falan kırardık” dedi Yenge. Ben hepsini teselli etmeye çalıştım; aksine çok memnun olduğumu ve artık bamya yiyebildiğim için mutlu olduğumu söyledim. Onlar bir süre bana inanmadılar. Ama ben ısrarla aynı şeyleri defalarca söyleyince yatıştılar. Ve neticede bana bamyayı sevdirdikleri için memnun kaldıklarını hissettim.
 
Sonraki yıllarda İbrahim Usta ile bir süre yazıştık. O zamanlar tebrik kartları atardık bayramlarda, özel günlerde birbirimize. Sonra emekli olup Çanakkale Kilitbahir’e yerleşti. Çok davet etti; bir defa haber vermeden ziyaretine gitmiştim ama görüşememiştik. Sonraki yıllarda eşini kaybettikten bir süre sonra vefat ettiğini duymuştum.
 
 
 

BAMYA YEMEĞİ İLE TANIŞMAM (1971)” hakkında 4 yorum

  1. Sindirimi en kolay sebze: BAMYA
    Dünyanın pek çok yerinde kadın parmağı olarak bilinen bamyanın bilim literatüründe adı Abelmoschus esculentus. Bamyanın kökeni hala kesin olarak bilinmemekle beraber farklı araştırmalar bu ilginç bitkinin Güney Asya, Batı Afrika ya da Etiyopya kökenli olabileceğini iddia ediyor.
    Karayipler’den Çin’e kadar bir çok bölge mutfağında görülen bu sebze giderek, daha sıklıkla tercih ediliyor. Bunun sebebi ise bir çok farklı şekilde tüketilebiliyor olması. Ülkemizde daha çok sulu yemek olarak pişirilen bamya turşu şeklinde tüketilebildiği gibi çorbalara katılabilir, kızartılarak meze olarak yenebilir ya da yağı çıkartılarak bitkisel yağ olarak kullanılabilir.
    Bamya özellikle Ege bölgesinde yetiştirilen geleneksel bir bitki. İçerisinde önemli miktarda vitamin ve mineral bulunuyor. A, B, C, E ve K vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, demir, manganezyım, potasyum ve çinko da içeren bamya, aynı zamanda yüksek oranda lif de bulunuyor.
    Faydaları nelerdir?
    Sindirim: Bamyanın en önemli faydası toplam lif alımınız. Bamya da bulundan müsilajinöz(mukuslu) lif, hacim artırarak yiyeceklerin sindirim sisteminizde daha kolay hareket etmesini sağlar. Bu da bağırsak hareketlerinin daha düzenli olması ve şişkinlik, kramp, kabızlık ya da aşırı gaz gibi sindirim sistemi ile ilgili sorunların azalması anlamına gelir. Ayrıca sulu dışkılarında hacim kazanmasına yardımcı olduğundan ishali de önler. Son olarak içerdiği lif vücuttaki fazla kolesterolün atılmasına yardımcı olur ve şekerin vücutta emilimini kontrol eder.
    Gözleri güçlendirir: Bamyada yüksek oranda A vitamini bulunmasının yanısıra beta karoten, ksantein ve lütein gibi antioksidan bileşenler bulunur. Antioksidanlar, hücresel metabolizmanın tehlikeli yan ürünleri olan serbest radikalleri yok eden ya da etkisizleştiren güçlü bileşenlerdir. Vücuttaki, görme yetisini kontrol eden hücreler de dahil olmak üzere vücuttaki hücre bozulmalarından serbest radikaller sorumludur. Bol miktarda bamya yiyerek gözlerinizi maküler dejenerasyona ve katarakta karşı koruyabilirsiniz.
    Cilt bakımı: A vitamini antioksidanları yara ve sivilce izlerini azaltarak ve kırışıkları önleyerek cilt sağlığını da korur. Bunun sebebi, bamyadaki antioksidanların cilt hücrelerine zarar verecek serbest radikalleri etkisiz hale getirmesidir.
    Bağışıklıkı güçlendirir: Bamyanın yüksek oranda antioksidan ve C vitamini içeriği bağışıklığın güçlenmesinde önemli bir rol oynar. C vitamini bağışıklık sistemini harekete geçilerek akyuvar oluşumunu sağlar.
    Tansiyonu düşürür: Bamyada yüksek oranda vitamin ve mineral bulunmasının yanısıra insan sağlığı için çok önemli olan potasyum da bulunur. Potasyum sodyumu dengelediği için vücuttaki sıvı dengesini de korumada çok önemlidir. Ayrıca potasyum kan damarlarının gevşemesine yardımcı olur; bu da tansiyonu düşürür ve kardiyovasküler sistem üzerindeki gerilimi azaltır. Sonuç olarak pıhtılaşma ve ateroskleroz riski de büyük oranda azalmış olur.
    Dikkat: Bamya tüketirken dikkat etmeniz gereken tek şey yüksek oksalat seviyesi. Oksalatlar mevcut böbrek ve safra kesesi taşlarına bağlanarak büyümelerine ve bununla orantılı sağlık sorunlarının artmasına sebep olur. Ayrıca bamyanın kızartılarak tüketilmesi önerilmez. Kolesterol dengesini korumak için bamyayı sulu yemek olarak tüketmeniz tavsiye edilir.
    Sevda Deniz Karaali
    hhtps://www.organicfacts.net/health- benefits/vegetable/health-benefits-of-okra.html

  2. ZEYTİNYAĞLI BAMYA YEMEĞİ ŞİNASİ YÜKSEL TARİFİ:
    Malzeme:
    1 kilo Bamya
    3 büyük Domates(Yaklaşık 500 gr)
    1 büyük Soğan
    1 Limon veya yarım su bardağı koruk suyu
    1 su bardağı ılık Su
    Yarım çay bardağı Zeytinyağı(sızma)
    Tuz
    Tarif:
    – Bamyalar tepeleri koni şeklinde kesilerek ayıklanır, yıkanır ve mümkünse yarım saatte güneşte kurutulur,
    – 1 limonun suyu sıkılır veya yarım su bardağı koruk suyu hazırlanır,
    – Soğanlar doğranır ve yemeğin pişirileceği tencerede, az suda haşlanır. Birkaç defa su eklenerek soğanların pembeleşmesine yakın suyu çektirilir,
    – Zeytin yağı eklenerek soğanlar 2-3 dakika kavrulur,
    – Bamyalar pişmiş soğanların bulunduğu tencereye konur ve tahta kaşıkla bir süre (3-5 dakika) pişmiş soğanlarla birlikte karıştırılır,
    – Kabukları soyulmuş domatesler doğranarak tencereye eklenir, tahta kaşıkla birkaç defa karıştırılır,
    – Bir bardak ılık su, tuz, limon suyu veya koruk suyu ilave edilerek sadece bir defa karıştırılır,
    – Tencere kapatılarak bamyaların tepe kısımları yumuşayıncaya kadar 25-35 dakika pişirilir,
    – Şayet düdüklü tencere kullanılırsa sadece 15 dakikada pişirilir,
    – Soğuk seven yemeğin soğumasını bekler, isteyen ılık olarak yiyebilir.
    Püf Noktaları:
    Soğan zeytinyağında kızartılırsa, bünyesindeki asit nedeniyle zeytinyağının kalitesini yok eder. Bu tarifte soğan suda pişirildiği için, zeytinyağının kalitesi bozulmayacaktır. Neticede bamyalar önce pişmiş soğanla, sonra domatesle temas ettirilip, yemeğin tadı kazanılır.

  3. Özel değil de bir püf noktası var diyeyim. O da şu: Yemeğe konacak soğanı yağda kızartmadan önce haşlıyorum. Böylece kullandığım kaliteli zeytinyağını soğanın bünyesindeki asitten korumuş oluyorum. Niteliği yıpranmamış zeytinyağı, yemeğin daha lezzetli olmasını sağlıyor.
    Tarife gelince, bilinenden çok fazla farklı değil. Önce malzeme: 1 kg Bamya, yarım su bardağı koruk suyu veya bir limon suyu, 4 adet domates (yaklaşık 500 gr), bir büyük soğan, bir çay bardağı sızma zeytinyağı, bir su bardağı su ve tuz.
    Ben 1 kg bamyayı, 35-40 dakikada, tepeleri konik olacak şekilde ayıklıyorum. Bol suyla iyice yıkıyorum. İmkan olursa 25-30 dakika güneşte kurutuyorum. Bamyalar kururken doğranmış soğanı bir miktar suda haşlıyorum. İyice asidi uçan soğanı pembeleşinceye kadar zeytinyağında kavuruyorum. Sonra bamyaları(diğer tariflerde doğranmış domatesi eklerler) kavrulmuş soğana ekleyip 2-3 dakika karıştırarak kavururum. Daha sonra küp şeklinde doğranmış domatesleri eklenip gene 2-3 dakika karıştırılarak kavrulur. En son olarak limon suyu, sıcak su ve tuz eklenerek, baş kısımları yumuşayıncaya kadar kısık ateşte yaklaşık 25-30 dakikada pişirilir. Düdüklü tencere kullanırsınız buharı çıktıktan sonra 15 dakikayı geçmeden tencereyi ateşten almalısınız. Soğuduktan sonra servis yapılıp yenir. Afiyet olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir