50 KM’LİK BERGAMA-PETKİM YÜRÜYÜŞÜM (15 Mart 1992)

Henüz doğa sporlarına başlayalı bir yıl olmuşken, 1992 yılında tek başıma yaptığım ‘Bir Günde 50 Kilometre Yürüme’ etkinliğimi yazmak istiyorum. İnsan durup dururken “Hadi 50 km yürüyeyim” demez herhalde. Ben de öyle yapmadım zaten; bunun bir hikayesi var.

Her şey Erkek Kardeşim Sinan Yüksel’le, birlikte bir tatil yapma muhabbetleriyle başladı. Sinan ile aramızda sadece birkaç yaş fark vardır ve birçok bakımdan iyi anlaşabilen kardeşleriz. Aslında Sinan, zaten herkesle anlaşabilecek son derece uyumlu ve sakin bir karaktere sahip, fizik olarak da yakışıklı ve güçlü bir adam. Babamızın mesleğini seçerek teknik öğretmen olmuştu ve Çanakkale’de yaşıyordu. Kendisi gibi uyumlu ve sakin bir kişiliğe sahip olan eşi ve benim oğlanlara yakın yaşlarındaki iki kızı ile orada yaşamlarını sürdürürlerken, fırsat buldukça beraber oluyorduk.

Yaz tatili için birlikte bir program yapmayı konuşurken, değişik bir şey olsun ve biraz da enerjik bir şey olsun istedim. Belki de üniversitede yaptığım Akdeniz Bisiklet Turu’dan esinlenerek bir öneri getirdim: Yürüyerek Türkiye’de belli bir bölgeyi gezecektik. İlk anda aklıma gelen yer Batı Karadeniz’di. Bölgeyi haritadan incelediğim zaman böylesine bir etkinliği sürdürebilecek deniz kıyısında ve içerlerde bir çok yerleşim vardı. İlaveten Kastamonu’lu olduğumuz için, oraların iklimini de tahmin edebiliyorduk.

Sinan zaten hayır demeyi bilmediği(!) için hemen “Neden olmasın?” dedi. Ancak eşlerimiz yürüme olayına pek sıcak bakmadılar. O zaman onların otomobille katılmalarını ve bizden önce giderek otel veya pansiyon ayarlayıp bizi beklemelerini önerdik. Akşamları birlikte olduktan sonra ertesi sabah biz Sinan’la gene yollara düşecektik.

Olabildiğince deniz kıyısı turistik beldelerden geçecek şekilde bir planlama yapmayı düşünüyorduk. Kabaca Adapazarı-Karasu’dan itibaren Bartın ya da Sinop’a kadar olan bölgede yürüyecektik. Bu bölgelerde görülecek çok güzel yerler olduğunu biliyorum. Ancak, gerçekçi bir planlama yapabilmek için bir günde ne kadar yürüyebileceğimizi bilmemiz gerekiyordu. Kulaktan duyma bazı bilgiler vardı, örneğin eskiden hanlar 20 km’de bir yapılırmış gibi. Acaba biz bir günde maksimum ne kadar yürüyebilirdik? Bunu bizzat deneyerek öğrenmek istedim. Diğer taraftan her gün yürüyeceğimiz için, ertesi güne tekrar yürüyecek gücümüzün kalması gerekecekti. Bu durumda soru şuydu: Ortalama günde kaç kilometre yürümemiz uygun olacaktı?

Bir deneme yapmaya karar verdim ve Cumartesi-pazar günleri arka arkaya yürümeyi planladım. İlk gün 20 km ve ikinci gün 50 km yürüyecektim. Birinci gün Petkim’in 10 km uzağındaki Çayazğzı plaj tesislerine kadar gidip dönecektim. Ertesi gün de Bergama‘dan Petkim Lojmanları’na kadar 50 km yürüyecektim.

Bu programımı anlattığım Petkimli arkadaşlardan 2 tanesi bana katılmak istediler. Birisi Kimya Mühendisi Süha Bilgin idi. Diğerinin ismini şu an hatırlayamadım, görüntüsü gözümün önünde; uzunboylu voleybol basketbol oynayan sportif bir arkadaştı(*). Ancak Cumartesi günü sadece Süha bana katıldı, birlikte Çayağzı’na kadar 10 km yürüdük. Süha dönüşte bir bahaneyle beni yalnız bıraktı, ertesi gün ise hiç ortalıkta gözükmedi!

Pazar sabahı Petkim Lojmanlarındaki evimizden Petkim tesislerine gittim ve Petkim-Bergama personel servisi otobüsüne kuruldum. Muhtemelen 9:30 gibi Bergama’da olmuşuzdur. Merkezde bir durakta otobüsten indim ve yürüyüşe başladım.

Tüm gün sürecek bu yürüyüş için sırt çantamda sandviç ve su var. Saatimi saat başı “Biip” diyecek bir konuma ayarladım. Yürüyüş tempomu şöyle belirledim: Her saat 5 dakika mola. Düştüm yola, sonu hayır ola!

İlk saat 7 km yürümüşüm ki bu çok iyi bir tempo. Sonradan bu mesafe azalmaya başladı. Daha ikinci mesafe 6 küsür km olmuştu. Bergama Kavşağı, Zeytindağı Sapağı, Çaltıdere  ve devamında Aliağa’ya vardım. Molaları 5 dakikadan fazla uzatmadım. Ta ki Aliağa Plajları bölgesinde denizi gören güzel bir konumda ve muhtemelen son mola olduğunu düşündüğüm için olacak, epeyce oturdum. Artık tekrar yola düşmek üzere ayağa kalktığımda dik durabildim ama adım atamadım! Zira bacaklarım tutulmuş ve hareket ettiğimde çok sızlıyordu. Önce ne yapacağımı bilemedim ama, sonra çok yavaş birkaç adım atıp hafif hafif hızımı artırdım. Sonra tekrar normale dönmüş bir şekilde Petkim Kavşağı, Lojmanların girişi ve eve attım kendimi. Böylece 9 saat civarında kesintisiz yürüyerek, 50 kilometre yolu bitirmiş oluyordum.

Ev kaloriferli ve sıcak olduğu halde çok üşüyordum. Bu nedenle küvete sıcak su doldurdum ve içine uzandım. Ancak ısınamıyordum. Sıcak su cildimi yakıyor, ama üşüyordum ve titremekten kendimi alamıyordum. Küvetten çıkıp sıkıca giyinip yattım. Yorgan battaniye altında ısınmaya çalışırken sızmışım. Sabah uyandığımda kendimi dinledim, hiçbir yerim ağrımıyordu. Kalkıp kahvaltı hazırladım ve Pazartesi mesaisi için Petkim’e yollandım.

Sonuç olarak bir problem yaşamadım ama bizim yürüyerek yaz tatili yapma programı nedense bir daha hiç gündeme gelmedi!

(*): Mehmet Tuğalan – Bugün hatırladım!(3 Nisan 2022)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir