İZMİR AGORA ÖREN YERİ (19 Ocak 2023)

Vikipedya Notu: İzmir Agorası günümüzde İzmir’in Konak ilçesinde bulunan ve MÖ 4. yüzyılda kurulan agoradır. Zamanında kentin devlet agorası olarak işlev gördü. MS 178’de meydana gelen depremin ardından Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un desteğiyle yeniden inşa edildi. Osmanlı döneminde mezarlık ve namazgâh olarak kullanıldı. Bölgedeki ilk kazı çalışmaları 1932’de gerçekleştirildi. İzmir Agorası, 2020’de UNESCO tarafından “İzmir Tarihî Liman Kenti” adıyla oluşturulan miras alanının bir parçası olarak Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edildi.

Bugün BBPP6 etkinliği olarak İzmir Agora Ören Yeri’ni gezdim.

Agora Ören Yeri çok güzel düzenlenmiş ve ortaya çıkarılan kalıntılar, oldukça görkemli.

IMG_8730
Çok büyük bir alan değil, 1 saatten kısa bir sürede tamamı gezilebilir. Ancak detaylı incelerseniz en az 1 saat ayırmanız gerekir.

Turun sonunda hediyelik eşya satan kısımdan birkaç tane kitap aldım. Oldukça güzel kitaplar vardı, dörtte sınırladım kendimi!

Fotoğraflardan zor okunan levhalardaki metinleri yazı haline getirdim:

LEVHALAR:


Smyrna Agorası Ören Yeri kazı çalışmaları, Cumhuriyetin ilk kazı faaliyetlerinden biri olarak 1932 yılında başlamıştır. 1941 yılına kadar devam eden bu ilk dönem kazıları İzmir Müze Müdürü Selahattin Kantar ve Rudolp Naumann başkanlığında yürütülmüştür. 1941 yılından sonra uzun süre ara verilen kazı çalışmaları 1997 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı adına İzmir Müzesi başkanlığında tekrar başlamıştır. Kazı çalışmaları 2007 yılından itibaren Doç.Dr. Akın ERSOY başkanlığında bir ekip tarafından İzmir Katip Çelebi Üniversitesi adına sürdürülmektedir. Son dönem arkeolojik kazı çalışmaları kentin diğer unsurlarını, Kadifekale, Smyrna Tiyatrosu, Basmane/Altınpark gibi alanları da içine alacak şekilde yürütülmektedir. TC Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile sürdürülen çalışmalar İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Ticaret Odası ve özel kuruluşlar tarafından desteklenmektedir.

Smyrna Agorası, antik kentin akropol tepesi Kadifekale ile bir zamanlar antik kentin limanı olan Kemeraltı arasındaki yamaçta, eğimin en az olduğu yerde inşa edilmiştir. Şehir kapılarına ve mahallelerine en uygun mesafede bulunan agora ızgara plana göre inşa edilen kentin merkezinde yer almaktadır. Smyrna Agorası, dört tarafı insanların güneşli, yağmurlu, soğuk veya sıcak havalarda korunması ve sığınması için kullanılan stoa/portiko adı ile bilinen sundurmalarla çevrili geniş bir avlu idi. Agora; anıtları, heykelleri, sunak, oturma basamakları ile kentin idari, adli ve ticari merkezi olarak çok hareketli bir toplanma alanı idi. Agoranın batısında Roma Dönemi’ne ait Kent Meclisi ve Mozaikli Salon ile Roma Hamam yapısı tespit edilmiştir. Ören yerinde Osmanlı Dönemi’ni temsilen seramik ve atölyelerine, konutlara, sarnıçlı çeşmelere ait kalıntılar yer almaktadır-Kent, Büyük İskender ile anılan bir kuruluş efsanesine sahiptir. Kazılarda açığa çıkan buluntular efsaneyi destekler şekilde kentin, Büyük İskender’den hemen sonra MÖ. 4. yüzyılın sonu 3. yüzyılın başlarında kurulduğunu, agoranın ise bu imar faaliyetleri içinde öncelikli yer aldığını göstermektedir. MS 7. yüzyıldan sonra Agora artık kullanım dışı kalmış, bir süre sonra avlusu Hıristiyan Mezarlığı’na dönüşmeye başlamıştır-

Moğol Hükümdarı Timurlenk’in Batı’da en son ulaştığı kent olan Smyrna/izmir 14. yüzyılda Aydınoğulları Beyliği’nin merkezi olurken, 15. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiş ve devletin en büyük ticaret limanı olarak günümüze kadar bu özelliğini sürdürmüştür. Osmanlı Dönemi’nde Agora Eski Pazar olarak anılırken, doğu bölümü açık ibadet alanına yani bir Namazgah’a, avlusu ise bu kez Türk-Müslüman Mezarlığı’na dönüşmüştür. Bu nedenle günümüzde Agora’nın bulunduğu mevki Namazgah, mezarlık olarak kullanılmasından dolayı da batı bölümü Mezarlıkbaşı olarak adlandırılmaktadır.

Dünyanın en büyük açık hava alışveriş merkezi olan ve UNESCO Geçici Listesi’nde bulunan Kemeraltı’nın ortaya çıkışı Smyrna Agorası’nın bugün güncel yansımasıdır.

TR. Körfezin doğusunda Bornova ilçesinde yer alan Yeşilova Höyük’te yapılan kazı çalışmaları sonucu günümüzden 8500 yıl önceye giden geçmişe sahip olduğu ortaya çıkan İzmir’de “Smyrna” adını alan ilk kent, Bayraklı ilçesindeki Eski İzmir (Bayraklı Höyüğü) olarak bilinen yerleşim yeridir. Yapılan arkeolojik kazılar sonucu bu ikinci yerleşimin Erken Tunç Çağ’dan Demir Çağ’ın sonuna kadar yaklaşık iki bin beş yüz yıl boyunca iskan gördüğü anlaşılmıştır.

Batı kültürüne kaynaklık eden İlyada ve Odysseia destanlarının yaratıcısı olan Homeros’un eserlerinde kullandığı dil ve lehçe üzerine yapılan incelemeler ile bazı antik kaynaklar onun Smyrnalı olduğuna işaret etmektedirler.

Matematik, astronomi, felsefe gibi bilimlerin yeşerdiği bereketli Batı Anadolu coğrafyasında, özellikle Arkaik Dönemde önem kazanan ve zenginleşen Bayraklı’daki Smyrna Kenti MÖ 4. yüzyılın sonlarında çeşitli nedenlerden dolayı zamanla önemini kaybetmiş ve kentin başka bir yere taşınması gerekmiştir.

Şu anda gezmekte olduğunuz Smyrna Agorası’nın da yer aldığı Konak ilçesinin tarihi kent merkezi, Pagos (Kadifekale) ve Kemeraltı arasındaki yamaçlar, İzmir Körfezi’ne ve kara yollarına hakim konumu, savunma kolaylığı ve korunaklı bir limana sahip olması nedeniyle “Yeni” Smyrna kenti için uygun bir yerleşim noktası olmuştur.

TR. Antik dönemde kentlerin kuruluşu, genellikle bir kahraman veya bir efsane ile özdeşleştirilir. Smyrna kentinin yeniden kuruluşu da Büyük İskender’e dayandırılmaktadır. Makedonya Kralı İskender’in Asya Seteri sırasında Sardis (Sart, Salihli) ile Ephesos (Efes) kentleri arasında yolculuk ederken Smyrna’ya uğradığına ilişkin bilgiler sınırlıdır. Ancak MS 2. yüzyılda yaşamış coğrafyacı ve gezgin Pausanias, İskender’in avlanmak üzere geldiği Pagos (Kadifekale) Tepesi eteklerinde, Nemesisler Tapınağı önündeki bir pınarın başında, çınar ağacının gölgesinde uykuya daldığını, rüyasında gördüğü iki Nemesis’in (tanrısal öç ve adalet tanrıçaları) ondan burada bir kent kurmasını ve halkın buraya göç etmesini istediğini anlatmaktadır.
Efsaneye göre tanrıçaların bu isteğini dikkate alan Smyrnalılar bölgenin ünlü kehanet merkezi Apollon Klarios Tapınağıma (Ahmetbeyli/Menderes) danışırlar. Tanrı Apollon, Smyrnalılara “Kutsal Meles’in (Bugünkü Halkapınar Çayı) ötesindeki Pagos tepesinde (Kadifekale) oturacak olanlar eskisine göre üç dört kat mutlu olacaklardır” yanıtını verir. Bu efsane pek çok Roma Dönemi Smyrna sikkesi (parası) üzerinde canlandırılmıştır.

TR. MÖ 1. yüzyılda yaşayan coğrafyacı ve gezgin Strabon, kentin Büyük İskender’in komutanlarından Antgonos ve Lysimakhos tarafından inşa edildiğini belirtmektedir. Hellenistik ve Roma dönemlerinde kent, mükemmel konumu sayesinde kısa zamanda gelişmiş ve Anadolu’nun önemli kentlerinden biri haline gelmiştir. Strabon, Smyrna’yı kendi döneminin örnekleri içinde “En Güzel Olanı” şeklinde betimler ve düzenli kent planına sahip olduğundan bahseder.
Smyrna, özellikle Roma döneminde Ephesos ve Pergamon ile yarışabilecek nitelikte gelişmiş bir kenttir. Roma İmparatorluğu’na bağlı kentler için oldukça önemli olan “İmparator Adına Tapınak Yapma Hakkı ( Neokoros ) Smyrna’ya üç kez verilmiştir. Bu prestijli durum, hem sikkeler hem de Agora’da bulunan bazı yazıtlar üzerinde görülmektedir.

TR. Birçok kent antik çağın sonunda terk edilmesine rağmen Smyrna, körfeze hakim konumu ve limanı sayesinde günümüze değin yerleşim görmüştür. İzmir’in merkezinde çeşitli noktalarda antik kente dair yapılar ve izler takip edilebilmektedir. Bugün kentte iç kale (Kadifekale), agora, bouleuterion, stadion, tiyatro ile surların küçük bir kısmı ve kente su ulaştıran su kemerleri modern kent içinde ve modern yapılaşmaların altında halen görülebilmektedir.
Ayrıca Yeşildere üzerinde Antik Çağ’dan Osmanlı Dönemi’nin sonuna kadar kullanılmış olan antik köprü iyi durumda tespit edilmiştir. Köprü Smyrna’yı kuzeydeki Pergamon (Bergama), Phokaia (Foça), Magnesia ad Sipylum (Manisa) kentlerine bağlayan yolun başlangıcıydı. Bunların dışında antik kaynaklar ve 17-19. yüzyılda kente gelerek antik kalıntıları tasvir eden batılı seyyahlar başka anıtlara ilişkin bilgiler aktarmaktadırlar. Kentin biri askeri diğeri ticari olmak üzere iki limanı vardı. Ana limanı bugünkü Kemeraltı mevkinde bulunuyordu.

TR. Bazilikanın oldukça iyi korunmuş durumdaki bodrum katı 4 galeriden oluşmaktadır.
Güneydeki birinci ve ikinci galerilerin üstü 55 adet kemer ve kemerlerin üzerine yerleştirilen düzgün taş plakalar ile örtülmüştür.
Kemerler kesme taşlardan yapılmıştır. Birinci galeride her iki kemerden biri, MS 178’deki depremden sonra üst katları güçlendirmek için kare planlı moloz ve devşirme malzemeden yapılmış desteklerle güçlendirilmiştir. Her iki galerinin doğu ve batı ucunda bulunan çapraz kemerler, döneminin ender örneklerindendir.
Üçüncü galeri ise kesme taştan kemerlerle desteklenmiş moloz taştan tonozlu bir üst örtüye sahiptir. Üçüncü galeri, çok sayıda kapı ile ikinci galeriye bağlanmaktadır. Galerinin içinde, moloz ve devşirme taş malzemeden yapılmış temellere sahip çok sayıda küçük mekan bulunmaktadır. Bu mekanların kemik, cam, seramik alet ve kapların üretimi veya satışı amaçlı birimler olarak kullanıldıkları ve bu haliyle kapalı çarşı benzeri bir işleve sahip olduğu anlaşılmaktadır.

TR. Dördüncü galeri farklı işlevleri nedeniyle farklı bir plana sahiptir. Galerinin her iki ucunda üst örtüsü tonozlu beşer mekan ve bunlara bitişik, anıtsal özellikler gösteren ve Agora’nın Kuzey Caddesi ile ilişkisini sağlayan iki giriş kapısı bulunmaktadır. Giriş kapıları arasında ve bu kapılar ile girilebilen ince-uzun bir salon yer almaktadır. Tonoz örtülü olan bu mekanın mermer zemin ve duvar kaplamaları buranın prestijli bir salon olduğunu göstermektedir.
Birinci ve ikinci galerilerin kemer ayakları ve bölme duvarlarının sıvaları üzerinde kazıma ve boyama olarak yapılmış, Geç Roma Dönemi’nin günlük yaşamından kesitler aktaran resimler ve yazılar yer almaktadır.

TR. Batı Portiko, Agora avlu alanını çevreleyen sütunlu galerilerden biridir. Hellenistik Dönem’de bodrum katı bulunan tek katlı ve iki galerili bir yapı olarak inşa edilmişti. Roma Dönemi’nde ise kemer ve tonoz tekniği kullanılarak inşa edilen bodrum katı üzerinde bu kez iki katlı ve 3 galerili bir yapıya dönüştürüldü.
Portikonun iki katlı cephesinde mermer korinth başlıkları taşıyan granit sütunlar postamentler üzerinde yükselmekteydiler.
Benzer uygulama yapı içindeki sütun sıralarında da kullanıldı. Üst katın tabanının ahşap olduğu düşünülmektedir. MS 177/178’deki büyük depremde Smyrna’nın tüm diğer yapıları gibi hasar gördü. Deprem sonrasında zemin katın sütunları arasında uzanan mermer kirişleri (arşitrav) onarılarak tekrar yerine kondu. Ancak bu onarımın yetersiz kalabileceği düşünülerek sütunlar arasına kesme taş kemerler eklenerek kirişler desteklendi.
Avlu zemininden portikoya üç basamaklı bir merdiven ile çıkılmaktadır. ikinci basamakta görülen dikdörtgen açıklıklar portikonun iyi korunmuş olan üç galerili bodrum katının ışıklandırılmasını ve havalandırılmasını sağlıyordu.
Roma Dönemi’nde bodrum katın kemerli taşıyıcı sistemi yapının iki katlı inşa edilmesini sağladı. Geç Antik Çağ’da portikonun bodrum katı çok hazneli bir sarnıca dönüştürülmüştür. Portikonun arkasında Roma Dönemi Kent Meclisi ile politik, sosyal ve kültürel amaçlarla kullanıldığı düşünülen Mozaikli Salon bulunmaktadır.

TR. Batı Portiko’nun güney sonunda Faustina Kapısı yer almaktadır. Faustina Kapısı, Liman’dan gelen caddenin Agoraya ulaştığı noktada yer alıyordu.
Kapı ismini, kilit taşı üzerinde bulunan, Roma İmparatoru Marcus Aureliuslun eşi Genç Faustina’ya ait portreden almaktadır. MS 177/178’deki büyük depremin ardından Smyrnalıların kentin onarılmasına destek veren Marcus Aurelius’a olan minnet duygularını ifade etmek için bu anıtsal kapıyı inşa ettirdikleri kabul edilmektedir. Çift kemerli olan kapının sağdaki kemerinin kilit taşı üzerinde İmparatoriçe Genç Faustina’nın portresi, soldaki kemeri üzerinde ise Marcus Aurelius’un portresi yer alıyordu.
MS 2. yüzyılda Hatip Aelius Aristides’in anlattıklarına göre Khioslular (Sakız Adası halkı), Smyrnalı erkeklerin Pagos Tepesi’ndeki Dionysos Tapınağı’na gitmek için şehirden uzaklaştıklarında kenti ele geçirmek için saldırmışlarsa da onları fark eden Smyrna halkı tarafından yenilgiye uğratılmışlardır. Bu zaferden sonra kent halkı bu olayın anısına Dionysia Şenlikleri sırasında (Dionysoslun onuruna düzenlenen şenlikler) bir kutsal Trireme’yi (Antik Dönemlde kullanılan üç katlı gemi) Agora etrafında dolaştırmaya başlamışlardır. Şenlik alayı Khiosluların Smyrna’ya yelken açışını temsilen bu geminin temsili maketini limandan başlayarak, Liman Caddesi üzerinden gelip Faustina Kapısı’ndan geçerek Agoraya getiriyordu.

Bu ziyaret sırasında çektiğim fotoğraflardan seçtiklerimle hazırladığım albümü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Not: Aşağıdaki fotoğrafları herhangi birine tıklayıp, açılan penceredeki veya klavyeniz üzerindeki ok işaretleri yönünde izleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir